Terk-i Dünyâ Ne Demekdir?

15 Eylül 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

İsmail Hakkı Bursevi

İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri buyuruyorlar ki :

Suâl olunursa ki dünyâ nedir, cevâb budur ki dünyâ, a'râz-ı zâile ve lezzât-ı fânîyedir ki evveli semâ-i seb'anın muka'arından i'tibâr olunur ve âhiri tahte's-serâdır ki bu cümleye, 'âlem-i kevn ü fesâd derler. Ve dünyâ tahsîs olunduğu, mu'zam-i hicâb olmakladır. Ve illâ cemî' mâsivâ, Hakk'a perdedir, gerek 'ulvî ve gerek süflî. Zîrâ ef'âl-i ilâhiyye sıfata, sıfat dahi zâta hicâbdır. Ve on sekiz bin 'âlem ve yetmiş bin perde dedikleri, esmâ ve sıfatda dâhildir. Pes makâmât-ı sülûk, zulmet ve nûr ve dünyâ ve âhiret perdelerinden hâlî değildir. Ve zâhidin âhireti, 'ârifin dünyâsıdır. Ve 'ilm-i zâhir ve bâtın, dünyâ ve âhiret gibidir. Pes, zühd-i 'âbid, terk-i dünyâ, zühd-i 'ârif, terk-i mâsivâdır. Ve her ne ki 'abd ile Mevlâ miyânında hicâb ola, ona şeytan derler. Ebyadı ve esvedi olur, 'ârifler bilirler. Lisâna ve kaleme gelmez. Zîrâ ekser-i nâs, kâbil-i hitâb değildir. 
Ve bir kimse dünyâyı 'an-asl terketmek fi'l-i hayr için taleb-i dünyâdan hayırlıdır. Zîrâ sôfî ibnü'l-vaktdir ki, hükm vakte tâbi'dir. Pes, hayr için tahsîl-i mâl ile me'mûr değildir. Belki, "el-hayru mâ ahtârehullah (Hayr Allah'ın murâd etdiğindedir)" mûcebince ihtiyâr-ı Hakk'a tâbi' olmak gerekdir. Yoksa kendi îrâde ve ihtiyârıyla dûr etmek mahz-ı tenezzüldür. Pes, halkdan her vech ile dûr ol ve mallarına ve mertebelerine iltifât etme. Tâ ki onlar dahi sana muhabbet edip, buğz u 'adâvetden halâs olasın. Zîrâ tıb'a-i nâs hubb-i dünyâ üzerine mecbûldür. Pes bir kimseye mahbûbunda münâzaa etseler, ona buğz ederler ve iltifât etmeyip kendi hâllerine olsalar, ona muhabbet ederler. Nazar eyle kilâba ki bir cîfe üzerine müctemi' olsalar, aralarında ne vech ile birbirleri üzerine hücûm vâki' olur. Hemân, "Huli'd-dünyâ ve mâ fîhâ li ehlihâ (dünyâyı ve dünyâdakileri ehline terk eyle)" vefkince cîfeyi kilâbla tahliye edip, dünyâya dahi, "hablike alâ gâribike(nereye istersen git)" diye küşâd vermekdir.

Bu lisâna âşinâ olmayanlar için kısaca îzâh edelim. Diyor ki Hazret :

"Dünyâ nedir?" diye sorulursa, deriz ki, göklerde ve yerde, yani kevn ü fesad âlemi denilen bu kâinâtda bulunan ve nefse hoş gelen her türlü lezzet ve geçici olan her şey dünyâdır. Dünyâ denilmesinin sebebi, Allah ile kul arasında büyük bir perde olmasındandır. Aslında bütün mâsivâ Hakk'a perdedir. Gerek ulvî, gerek süflî. Seyr u sülûk esnâsında kat edilen makâmlarda hep bir takım perdeler vardır. Bazısı zulmânî bazısı nûrânîdir, bazısı dünyevî bazısı uhrevîdir bu perdelerin. Meselâ kimisi için âhiret perde olmuşdur, kimisi için dünyâ. Âbidler için zühd, dünyâyı terketmekdir, ârifler için zühd, mâsivâyı terketmekdir. Her ne ki kul ile Allah arasında perdedir, ona şeytân tabîr edilir. Beyazı vardır, siyahı vardır. Bunları ârifler bilirler. Lisâna ve kaleme gelmez. Gelse de insanların çoğu anlamaz. 

Bir kimsenin dünyâyı terk etmesi, hayırlı bir iş için dahi olsa dünyâyı taleb etmesinden hayırlıdır. Zîrâ sôfî vaktin çocuğudur ve hüküm vakte göre verilir. Öyleyse hayır yapmak için mal toplamakla emrolunmamışdır. "Hayır, Allah'ın murâd etdiğindedir" kâidesince Hakk'ın irâdesine tâbi olması gerekir. Kendi irâdesiyle hareket ederse manevî mevkiini kaybetmiş olur. Öyleyse halkdan her bakımdan uzak dur, onların mallarına ve mertebelerine iltifat etme. Tâ ki onlar seni sevsin, onların düşmanlığından kurtulasın. Zîrâ insanların mayası dünyâ sevgisiyle yoğrulmuşdur. Nasıl ki insan sevgilisi için çekişen birisine kızarsa ve ona düşman olursa, malı ve makâmı için çekişene de düşman olacağı muhakkakdır. Köpeklere bak, bir leş gördüklerinde nasıl birbirleriyle mücâdele ediyorlar. "Dünyâyı ve dünyâdakileri ehline bırak" kâidesince leşi köpeklere bırakmak lâzımdır. Dünyâyı da, "Kime istersen git" diyerek terketmek lâzımdır.

Listeye geri dön