25 Mayıs 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
Tevhîd üç kısımdır. Birincisi, Tevhîd-i Kavlî'dir. Bu, ehl-i şerî'atin ve avâmın tevhîdidir. Kur'ân'daki delîli şu âyet-i kerîmedir : "قُولُواْ آمَنَّا بِاللّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ". İkincisi, Tevhîd-i İlmî'dir. Bu, ehl-i ilmin ve havâssın tevhîdidir ve Kur'ân'daki delîli şu âyet-i kerîmedir : "فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ". Üçüncüsü, Tevhîd-i Meşhûdî'dir. Bu ise, ehl-i hakîkatin yani havâssü'l-havâssın tevhîdidir ve Kur'ân'daki delîli şu âyet-i kerîmedir : "شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ".Efendi Hazretleri, yeri geldikçe şehâdet cümlesindeki "eşhedü" kelimesine dikkat çeker ve "İnsan neye şehâdet eder?" diye sorarak dinleyenleri tefekküre sevkederlerdi. Sonra da buyururlardı ki :
İnsan ancak yakînen bildiği bir şeye şehâdet edebilir. Şâhidlik bu demekdir. Demek ki îmânı da taklidden tahkîke getirmek gerekir. Tahkîke ermeyen taklîdi bir îmân, insanı kurtarmaya yetmez.
Efendi Hazretleri, "وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ" âyet-i celîlesindeki "li ya'budûn" yani "bana ibâdet etmeleri için" ibâresini "li ya'rifûn/ beni bilmeleri için" ve "li yuvahhidûn/beni tevhîd etmeleri için" ifâdeleri ile îzâh ve tefsîr ederlerdi. Demek ki insanın yaradılış sebebi Allah'ı bilmek ve O'nu tevhîd etmekdir.