15 Kasım 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُواْ اعْدِلُواْ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Yâ eyyuhellezîne âmenû kûnû kavvâmîne lillâhi şuhedâe bil kıstı ve lâ yecrimennekum şeneânu kavmin alâ ellâ ta’dilû. I’dilû hüve akrabu lit takva vettekûllâhe innallâhe habîrun bimâ ta’melûn.
Ey îmân edenler, dâimâ Allah için hakdan ve adâletden yana olun, şâhidliğiniz de dâimâ adâletli olsun! Sakın bir kavme olan kîniniz sizi adâletsizliğe sevketmesin! Adâletli davranın! Takvâya en yakın olan budur. Allah'dan korkun! Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdârdır"
Sûre-i Mâide, Âyet 8
Daha önce bir vesîle ile zikredip zâhirî ma'nâsından bahsettiğimiz bu âyet-i kerîmenin tasavvufî vechesine de işâret edelim. Her işde ve her hususda âdil olmayı emreden bu âyet-i kerîme, tezkiye-i nefs husûsunda da düstûrumuz ve rehberimiz olmalıdır. Tarîkat-ı aliyyenin vaz' ettiği nefs ile mücâhede, budist râhiplerinin veya hind fakirlerinin mücâhedesi gibi değildir. Maksad nefsi öldürmek değil, onu ıslâh etmekdir. Zîrâ nefs ölünce ondan bir fayda gelmez, mühim olan nefsi ıslah ederek onu Allah yolunda kullanabilmekdir. Şöyle ki;
Dervîşlikde hedef hiç bir şey yemeden-içmeden yaşamak değil, yemeğin esîri olmakdan kurtulmak, yaşayacak kadar yemek-içmekdir. Hiç evlenmemek, şehvetini öldürmek de doğru değildir. Maksad şehvetin esîri olmamak, onu da yerli yerinde kullanmak, hayırlı evlad sâhibi olmakdır. Ruhbanlar gibi dağa çekilmek ve hiç kimse ile görüşmeden konuşmadan yaşamak da doğru değildir. Maksad halk ile hakka hukûka riâyet ederek görüşmek ve halkın arasında Hakk ile olmakdır. Çalışmamak, tembel tembel oturmak, başkasına el açarak yaşamak, tufeylîlik, dilencilik gibi şeyler de kabûl edilemez. Makbûl olan, çalışmak, helâlinden kazanmak, kazandığından yedirmek, infâk etmek ve halka hizmeti Hakk'a hizmet bilmekdir.
Hâsılı her hususda i'tidâl yani adâlet üzere olmak esâsdır. Zâten adâletin hakîkati de her şeyi yerli yerine koymak, herkese ve herşeye hakkını hak ettiği ölçüde vermekdir.
Dervîşlik eli kârda gönlü yârda olmakdır
Dervîşlik yâr olmak bâr olmamakdır