Türklerin Cami Adabı

6 Şubat 2025 tarihinde yayınlanmıştır.

İbret

On altıncı asır İstanbul’unda camilerin ahvalini çok hoş detaylarla anlatan Yahudi Doktor Domenico Hierosolimitano’nun İstanbul Hatıraları’na kulak verelim:

“Sadece camilerde gözlemlediğim muazzam bağlılığın ve sessizliğin hayret verici bir şey olduğunu söyleyeceğim. Öyle ki yanındaki biriyle konuşma veya işaret etme veya etrafına bakma ve hatta öksürme ihtimali olan biri asla bulunmaz; eğer birisi sadece tükürmek zorunda kalırsa, sessizce mendiline tükürür. Ve öyle sessizdir ki, cami insanlarla doluyken bile imamın sesi ve yukarıda söylendiği gibi özellikle dua ederken insanların cevap verdiği zaman olmasa içeride kimse yok gibi görünür. Ve gün boyunca birinin camiye girmesi gerekse ve imamla namaz kılmak için beklerken arkadaşı olsa ve aralarında bir kaç kelime konuşmaları gerekse bile, hiç bir şey duyulmaz ve konuştukları fark edilmez. Ve Cuma günleri, namaz iki saatten fazla sürdüğünden gözlemlenen sessizlik hayret vericidir. Ve dışarı çıktıklarında, cami boyunca yürürlerken, konuşmadan veya tükürmeden veya başka herhangi bir ses olmaksızın ama tevazu ile giderler, taa ki dışarıya kadar. Daha sonra neşe ve alçakgönüllülükle birbirlerini selamlarlar, bayram tebriklerini karşılıklı alıp verirler. Vaaz dinlemek için camide bulunurken biri uyuyakaldığında, öyle rezil olur ki tekrar camiye girmesine izin verilmez. Camiden ayrılırken, eve gitmeden önce sadaka vermek mecburiyetindedirler ve bu yüzden kapıların dışında yani meydanlarda genelde cömert sadakalar verdikleri birçok yoksul vardır. Seslerini yükseltmezler ama mütevazi bir hareketle ellerini uzatırlar ve onlara yardım edilir.

Domenico Hierosolimitano; Harem, Saray ve İstanbul Hatıraları (Çev. Esma Selçuk Demir), Yeditepe Yayınevi, 2017.


Listeye geri dön