Üç Büyük Fırsat

5 Nisan 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Anne

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Bir gün Cenâb-ı Resûlulullah, Resûl-i Ekrem, iki cihân güneşi, fahr-i risâlet, Allahu a'lem, Ramazan idi, minberine çıkdı. Birinci basamağa mübârek ayaklarını basdılar, "âmîn" dediler. İkinci basamağa ayaklarını basdılar, gene "âmîn" dediler. Sonra üçüncü basamağa ayaklarını basdılar, gene "âmîn" dediler. Sonra döndü, mübârek cemâlini ashâbına karşı, ashâb-ı bâ-safâya karşı ve oturdular. Enes kalkdı ayağa, sahâbeden Enes, "Yâ Resûlallah, minbere çıkdığınız vakitde, her basamağa çıkdığınızda âmîn dediniz, bu âmînin manâsı ne, biz bir şey anlayamadık bundan". 

İyi dinle! Resûl-i Ekrem diyor ki, "Ben birinci basamağa basdığım vakitde, Hazret-i Cebrâil geldi, bana dedi ki, 'Yâ Nebiyyallah, senin ümmetinden bir kimse, senin ismini işitir de sana salavât vermezse eğer, o adam nâra müstehak oldu, Allah onu oradan kurtarsın' dedi, ben de âmîn dedim" diyor Cenâb-ı Peygamber, sallallahu aleyhi vesellem. Bir.

İki. "İkinci basamağa basdım, ikinci basamakda âmîn dedim. Bunun da sebeb-i illeti, gene Cebrâil bana dedi ki, 'Yâ Nebiyyallah, Yâ Hayra halkıllah, Yâ Nûra arşillah, Yâ Emîne vahyillah, senin ümmetindne bir kimse, anasının babasının hayâtına yetişir de, yâhud anasına, yâhud babasına, yâhud anasının babasının hayâtına yetişdi, bu adam bunların gönlünü hoş etmedi, bunların hizmetine bakmadı, bulara ikrâm etmedi, bunlara tatlı sözde bulunmadı"...

Verdi, yedirdi, of dedi değil mi, gitdi, yandı hepsi verdiklerinin, gitdi, tamam. Of demek yok. Üf demek yok. Annenin ayağının üstü değil, altı öpülecek bir defa evveliemirde. Neden? Resûl-i Ekrem demiş ki, muhbir-i sâdık, sebeb-i hilkat-i âlem Muhammed Mustafâ demiş ki, sallallahu aleyhi vesellem, "Cennet annenin ayağı altında" demiş, "Cennet annenin ayağı altında" demiş. Altını öpersen cenneti bulursun, üstü olmaz. Olmuyor üstü. Neler var ama vaktimiz dar. Yaaa!

"Anasının babasının hayâtına yetişdi fakat onların gönlünü hoş edemedi". Bir defa kabir azâbının bir tânesi de buradan neşet eder. "Anasına babasına itâat etmedi, ihsân etmedi, ikrâm etmedi".

"Efendi, babam memleketde ben burada". Buradan göndereceksin, mektûb göndereceksin, bir çift çorap alıp gönderirsin, gönül almak meselesi mevzûbahis. Hattâ hısım akrabânı terk etsen îmânın sıhhate ermez be. Dayı oğlunu, amca oğlunu, teyze oğlunu, teyze kızını, hala kızını. Hısım akrabâna sâhib olacaksın. Sıla-i rahim edeceksin bazen, memlekete gideceksin göreceksin. Bırakmış, kapıları çekmiş gelmişler buraya. Olur mu? Olmaz öyle şey. Olmaz. Arayacaksın, soracaksın, bağlanacaksın.

"İşte Yâ Resûlallah, anasının babasının hayâtına yetişmiş, yâhud anasının hayâtına yâhud babasının hayâtına yetişmiş fakat onların hakkını yerine getirememiş, Allah onu cehenneme koydu" diyor Cebrâil aleyhisselâm. Cenâb-ı Peygamber diyor ki, "İşte böyle dedi Cebrâil. Allah onu oradan kurtarsın dedi, ben de âmîn dedim" diyor Peygamberimiz.

Üçüncüsü. "Yâ Resûlallah, bir adam Ramazan'a erişdi, Ramazan'a yetişdi, Ramazan'a, kendisini Cenâb-ı Allah'a affettiremedi, Ramazan'dan istifâde edemedi, rahmete ermedi"...

Efendiler! İftar vakti, sofrada bulununuz, duâ ediniz. Seninle Allah arasında hicâb yok, perde yok yani. Bir kere Cenâb-ı Hakk rahmet nazariyle nazar ederse, bir daha o kulu cehenneme koymaz. Öyle mühim mesele yâhu! Evveli rahmet, ortası mağfiret, âhiri ıtku'n-mine'n-nâr. Bak ortasına geldik işte. Ramazan mamazan derken, on beşi, yarın akşam on beşinci gece. Bitdi. On beşden sonra hemen tırrrr gider. Ömrün de böyle. Çocukluk, gençlik, dinçlik derken, ihtiyarlık, ihtiyarlığa kalmadan, kapıya cansız at hemen gelir dayanır. Kazancın filan hepsi geride kalır. Amelinle başbaşa gidersin. Haber veriyoruz, söylüyoruz.

"Ramazân-ı Şerîf geldi geçdi, kendisini Allah'a affettiremedi, Allah bu kimseyi nâra koydu. Bu, nâra müstehak oldu, zelîl oldu, hakîr oldu, burnu yere sürtüldü, Allah bunu buradan kurtarsın dedi ben de âmîn dedim" diyor Peygamberimiz.

Diyor ki gene Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem, "Eğer benim ümmetim Ramazan'ın ne olduğunu bilseydi, bütün hayatlarının Ramazan'la geçmesini Allah'dan temmennî ederlerdi". Duâlar kabûl, günahlar mağfûr, günahlar affolur, duâlar kabûl olur. Oruca tahammül etmeyip yatsan uyumaya, uykun dahi tesbîhdir. İftar vaktinde iki ferah vardır. Bizim gibi olanlar, yemekle ferahlanırlar. Âşıklar, cemâlullah ile ferahlanırlar.

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön