15 Ocak 2025 tarihinde yayınlanmıştır.
Büyük sôfî Ebû Saîd Ebu'l-Hayr Hazretleri buyurmuşlar ki :
Her ne bulmuş isek, geceleri uykusuz kalarak, sînemizdeki husûmeti yok ederek ve malımızı kimseden esirgemeyerek bulduk.
Hazret-i Şeyh bize üç düstûr veriyor. Bunlardan birincisi riyâzat, ikincisi meveddet, üçüncüsü mürüvvet. Kâmil insan olmak için üçü de şart. Bunları birer birer îzâh edelim.
Riyâzat, nefs ile mücâdele demekdir. Bu da, az uyumak, az yemek, az içmek, az konuşmakla, insanlardan uzlet etmekle, Allah ile başbaşa kalmakla, ibâdet ve tâatla, zikrullahla olur. Geceleri ihyâ etmek onun için çok mühim. Çünkü gece halvet ve uzlet vaktidir, ibâdet ve zikir zamanıdır. Nefs tembelliği sever, uykuyu sever, nefsi yenmek için geceleri uyanık olmak, zikrullaha müdâvim olmak lâzımdır.
Meveddet, muhabbetin bir nevidir. Karşılıksız olan, ivazsız garazsız olan muhabbete meveddet derler. Böyle olduğu içindir ki yok olmayan bir muhabbetdir bu. Annenin evladına olan muhabbeti gibi. Sâlik, herkesi böyle sevmeli, kimseye husûmet duymamalı, kimseye buğz etmemeli, kîn tutmamalı. Yaradan'dan ötürü yaradılanı hoş görmeli.
Mürüvvet, yiğitlik, âlîcenâblık demekdir. Yani lutufkârlık, cömertlik, herkese iyilik ve ihsânda bulunmak, insanlık. Fütüvvet de aynı manâyadır. Mürüvvet sâhibleri, başkalarını kendilerine tercîh ederler, herkese ikrâmda bulunurlar, iyilikde cins gözetmezler, ırk, renk, dil, din ayrımı yapmazlar.
Bazısı riyâzat yapıyor, beşe beş katıyor, zikirler, tesbîhler, nâfile oruçlar, umreler filan filan ama mürüvveti yok hiç. Yani halka ikrâmda bulunmuyor, mahlûkâta karşı merhametli değil, lutufkâr değil, cömert değil. Yâhud iyilikde cins gözetiyor, bu bizden diyor veriyor, bu bizden değil diyor mahrûm ediyor. Böyle bir kimse, ne kadar ibâdet ederse etsin, ne kadar riyâzat yaparsa yapsın, nâkısdır o, iş yokdur onda. Gene bir takım insanlar var, riyâzat ve ibâdet bakımından bir eksikleri yok ama meveddet yok bunlarda. Yani insanları sevmiyor bunlar, husûmet besliyorlar, buğz ediyorlar, kîn tutuyorlar. Buğzu, kîni, husûmeti terketmedikçe, ibâdet ve tâat kâfî gelmiyor, adam olamıyor insan, kemâle gelemiyor.