Ulemânın İlmi Mahdûddur

Cenâb-ı Hakk, kıyâmet gününde Kur`ân sûrelerinden birini bizzat kendisi tefsîr edecek. Bütün müfessirler, Cenâb-ı Hakk'ın tefsîrini duyunca, "Eyvâh! Biz hakîkatden ne kadar da uzak kalmışız, hakîkati doğru-dürüst ifâde edememişiz" diye mahcûbiyyetlerinden yerin dibine girecekler.

Âlim her şeyi bilen kişi demek değildir. Ulemâ da her şeyi biliyor değildir. Hakîkî âlim, Allah Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleridir. "Âlimü'l-gaybi ve'ş-şehâde" O'dur. Bir âlim, allâme-i cihân bile olsa, yanılabilir çünkü insandır. Ulemânın ilmi mahdûddur. Resûl-i Ekrem müstesnâdır. Bir de O'nun ümmî sıfatının vârisi olan zevât vardır ki bunlar ilmi bizâtihî Allah'dan alırlar, bunlar müstesnâdır. 

İmâm-ı Şâfii Hazretlerine "Sizin gibi büyük bir âlim nasıl olur da Şeybân-ı Râî gibi hiç okumamış ümmî bir çobana intisâb eder" diye sormuşlar. İmâm Şâfii Hazretleri şu cevâbı vermiş : "Fıkhı ben ondan iyi bilirim ama Allah'ı O benden daha iyi bilir"