3 Eylül 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
MÜNÂCÂT
Ulu ulu günâhlarım yüz komadı bana Çalab
Hiç kimse çâre kılmadı döndüm yine sana Çalab
'Âlimlere sordum nedir dermân günâhlı derdime
Anlar dahî eyitdiler dermân ana yine Çalab
Va'de yetip öleceğez ol sinleye varacağaz
Zebânîler geleceğez sen 'inâyet eyle Çalab
Zebânîler çün geleler beni yalınız bulalar
Bilmediğim dil soralar sen yardım eylegil Çalab
Gürde soralar bu sözü esirgemez anlar bizi
Biz de sana tutduk yüzü sen esirge bizi Çalab
Sensin bu benim sultânım bu cânlar içinde cânım
Çokdur benim günâhlarım sen meded eylegil Çalab
Uçmakdaki hûrîleri geymiş anlar nûr donları
Ne bahtılı mü'minleri bize nasîb eyle Çalab
Durmayup söylerem sözüm günâhıma göyner özüm
Günâhlı Yûnus'un sözün sen kabûl eylegil Çalab
Yûnus Emre
Kuddise Sırruh
TENBÎH
Yûnus Emre Hazretleri, bu nutk-i şerîfinde kendisini levm ederek aslında bizlere tenbîhâtda bulunuyorlar. Bu tarzda nasîhat etmek, büyük mürşidlerin hepsinde gördüğümüz zarîf ve ârifâne bir irşâd usûlüdür. Bu gibi nutukların diğer bir hikmeti de şudur ki, insan ma'nen ne kadar yükselirse kendisini o kadar aşağıda görür. Bir insanın ilmi ne kadar artarsa kendisini o derece câhil görür. Diğer bir hikmeti de "hasenâtü'l-ebrâr seyyiâtü'l-mukarrabîn" hakîkatinde gizlidir.