"Ulü'l-Elbâb" Ne Demekdir?

4 Mart 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet

"Ulü'l-elbâb" tabiri bir Kur`ân tabiridir, tam on altı âyetde geçer. Kimileri bunu "Akıl sâhibleri" diye tercüme ediyorlar ki bu büyük bir hatâdır. Bazıları da zorlama yoluyla "saf akıl sâhibleri" veyâ "akl-ı selîm sâhibleri" gibi içinde ille de akıl olan tercümeler yapıyorlar. El-insaf! Cenâb-ı Hakk dileseydi akıl kelimesini kullanamaz mıydı? Nitekim pek çok âyetde akıl zikredilmişdir.

"Ulü'l-elbâb" demek, "kalb gözü açık olanlar" demekdir, "basîret sâhibi olanlar demekdir" demekdir. "Ulü'l-ebsâr" tabiri da aynı ma'nâya gelir. 

Burada elfâza dâir bir incelik de var. Elbâb, lübbün çoğuludur. Lübb, öz demekdir. Burada özden murâd, insanın kalbidir. 

Malûm olduğu üzere, kalb insana mahsûs bir özdür. Her insanda kalb vardır ama bazı kalbler mühürlü, bazıları hasta, bazıları kördür. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur`ân'da kalb gözleri kapalı olanlar hakkında a'mâ yani kör tabirini kullanmışdır. Kalbleri mühürlü olanlar hakkında da, "خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ hatemallahu 'alâ kulûbihim" buyurmuşdur.

Cenâb-ı Hakk'ın, "ulü'l-elbâb" yerine, "akıl sâhibleri" dememesinin hikmeti şudur. Akıl bir bağdır, neye tealluk ederse onu sınırlar. Yine akıl bir bağ olduğu için fazla uzağa gidemez. Dikkat edilirse akıl kelimenin etimolojisinde de bu vardır. Zîrâ Arapça "akl" kelimesi deve bağından gelir. Halbuki hakîkat inhisar kabûl etmez, o yüzden akıl hakâîki idrâkden âcizdir. Hakîkatler ancak kalb ile idrâk edilebilir. Nitekim Kur`ân'a ve Resûlullah'a tâbi olmayanlar arasında, aklıyla temâyüz etmiş, zekâsıyla meşhûr olmuş pek çok kimse vardır. Bunlar akıllarına güvenerek yanılmışlar ve uçuruma yuvarlanmışdır. Ebû Cehil akılsız bir adam mıydı? Yâhud İslâm düşmanları olan meşhûr münâfıklar aptal adamlar mıydı?

Dikkat edilirse Kur`ân hidâyet ve îmân bâbında hep kalb üzerinde durmuşdur, kalbi esas almışdır, aklı esas almamışdır. Neden? Çünkü eğer kalb mühürlü ise aklın insana bir faydası olmaz. İnsanın kalb gözü kör ise, baş gözü bir işe yaramaz. Bir kimsenin kalbi sâlim ise, kalb gözü açık ise, aklı zayıf da olsa, ziyânı yokdur, o kimse muhakkak hak ve hakîkati görecek, hidâyete erecekdir.

Kur`ân-ı Kerîm'in pek çok yerinde akıldan da bahsedilmişdir demişdik. Bahsedilmişdir ama akıl mutlak ma'nâda zikredilmemiş, hep akletmekden bahsedilmişdir. Yani isim değil fiil sözkonusudur. Akıl kırk dokuz yerde geçer, hepsinde de fiil şeklindedir, "akletmez misiniz", "akletmezler", "akledesiniz diye" gibi. Bunda da büyük bir incelik vardır. Kur`ân-ı Kerîm'de akletmek, kalbe tealluk eden bir fiildir. Yani akletmek demek, hal ve hakîkati idrâk etmek, basîret sâhibi olmak, îmânı yakîne getirmek, taklidde kalmayıp tahkîke ermek demekdir. Yoksa bazı câhillerin zannetdiği Kur`ân'da zikredilen akıl, gündelik hayatda kullandığımız akıl yâhud da fazlalığı ile övünülen zekâ değildir. Zîrâ bu akıl ve zekâ, münkirde de, münâfıkda da vardır.

Nûr-i tevhîd ile pâk et kalbini eyle debbâğ
Tâlib-i Hakk olana bir lahza yok gaflet mesâğ
Nâra yanmak şân olur nûr-i visâl 'uşşâkına
Yanmadıkça nâra ermez nûra hiç bir şeb çerâğ
Listeye geri dön