Uluvv-i Rütbeye Tâ'at Sebebdir

10 Mart 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

İhlas

NUTK-İ ŞERÎF
ve
ÎZÂHI

Uluvv-i rütbeye tâ'at sebebdir
Anı sanma ki bir kuru te'abdir

İnsanı yücelten sâlih ameldir, Hakk'a kullukdur, Hakk'ın emirlerine itâat, yasaklarından kaçmakdır. Allah'ın emrini yerine getirmek ve O'na kulluk için çekilen meşakkatler aslâ boşa gitmez, yapılan her amelin karşılığı kat kat verilir.

Eğerçi mu'teber hükm-i ezeldir
Terakkîye sebeb lâkin 'ameldir

Her ne kadar insanın istidâdı ezelden belirlenmişse de, o istidâdı ortaya çıkaracak olan yine ameldir. Nasıl ki doğuşdan bir sanata kâbiliyyeti olduğu halde, hiç çalışmayan, gayret göstermeyen, emek harcamayan bir kimse o sanatda bir başarı elde edemezse, Allah'a kulluk etmeyen, sâlih amel işlemeyen, Allah yolunda gayret göstermeyen bir kul da manen ilerleyemez, erişebileceği mertebelere erişemez.

'Amel etmezse ger îcâb-ı cennet
Velâkin vardır anda bâ'isiyyet

Her ne kadar cennet, amellerin karşılığı değilse de, ancak sâlih ameller işleyenler cennete gireceklerdir.

Kulun takdîri Hakk sermâyesidir
'Amel san nerdübânın pâyesidir

Zîrâ kulun bütün yapıp ettikleri de hep Hakk'ın takdîri iledir. Allah her şeyi bir sebebe bağladığı gibi, manen yücelmeyi ve yükselmeyi de iyi işler yapmaya, kendisine kulluk etmeye bağlamışdır. Ameller yücelere yükselen bir merdivenin basamakları gibidir.

Terakkî süllemine oldu mirkât
Merâtib kat'ına olmuşdur rât

Hayırlı ameller, ibâdetler, Allah yolunda hizmet ve cihâd insanı yüceltir, yükseltir, yüksek mertebelere eriştirir.

Kulun zâtında konsa kâbiliyyet
Çıkarır fi'le anı hüsn-i tâ'at

İnsanın neye kâbiliyyeti varsa, yapılan güzel ameller onu ortaya çıkarır.

Hakîkat sanma kim terk-i 'ameldir
Velâkin terk-i rü'yet ki güzeldir

İnsan manen ne kadar yükselirse yükselsin, ibâdeti terketmesi aslâ câiz olmaz. Diğer tarafdan insanın ibâdetine güvenmesi de hiç doğru değildir. Doğru olan hem ibâdet etmek hem de ibâdetine güvenmemek, ameline kıymet vermemek, yalnız Hakk'a güvenmekdir.

Efendi bulmak istersen kemâli
'Amel et lîk kılma ittikâli

Kemâl bulmak isteyen, ibâdet ve kulluğu aslâ terk etmemelidir. Allah'ın rahmetine güvenerek ibâdeti terkedenler şeytanın iğvâsına aldanmışlar ve hüsrana uğramışlardır.

'Amel dahî iki kısm oldu ey dost
Birisi mağz olupdur birisi post

Bütün ibâdetlerin iki tarafı vardır. Bir tarafı şeklî, görünen tarafı, diğer tarafı manevî, görünmeyen tarafıdır.

Ki ya'nî biri bâtın biri zâhir
İkisin dahî cem' eyle olma kâsır

Yani her amelin bir zâhiri bir de bâtını vardır. Hakkıyla ibâdet edebilmek için bu ikisini bir araya getirmek lâzımdır.

İki cânib kaçan kim ola ma'mûr
Denilir lâ cerem nûrun alâ nûr

Bu iki tarafı yani zâhirle bâtını bir araya getirenler nûr üstüne nûr sâhibi olmuş olurlar.

Şerî'at hükmünü eyle riâyet
Yerine vara tâ farzla sünnet

Hakk'a makbûl olmak isteyen her kulun öncelikle şerîatın emrilerini yerine getirmesi, farzları ve sünnetleri ihmâl etmemesi lâzımdır.

Ola marzî hem ef'âl ve sıfâtın
Müzeyyen ola envârıyla zâtın

Kula lâzım olan, hem fiillerini hem de ahlâkını Allah'ın rızâsına uygun hâle getirmekdir. Allah, hem amelini hem de ahlâkını düzeltenleri kendi nûruyla müzeyyen kılar.

Edegör zâhir ü bâtına riâyet
Bulasın tâ ki cennet içre cennet

İbâdetlerin hem zâhirine hem de bâtınına riâyet edenler için cennet içinde cennet vardır. Onlar cennet-i ef'âlden öte cennet-i sıfâta ve cennet-i zâta nâil olacaklardır.

İkisine dahî ikdâm-ı tâmm et
Velî bâtında artık ihtimâm et

Öyleyse ibâdetlerin her iki tarafına da dikkat etmeli, bilhassa bâtın tarafına çok özen göstermelisin.

Ki zîrâ bâtınındır manzar-ı Hakk
Dışın mahlûka manzar oldu ancak

Zîrâ Allah zâhire bakmaz, bâtına bakar. Allah'ın kuluna muamelesi hep bâtınındaki hâline göre olur. Zâhire bakan, zâhire göre hüküm veren kullardır.

Çalış imdi bunu iste Hudâ'dan
Derûnun pâk ola levs-i sivâdan

Öyleyse çalışmalı ve Allah'a öyle yalvarmalısın ki kalbini sivâ kirlerinden temizlesin ve bu dünyâ alâkalarından tamâmen arındırsın.

Azîz Mahmûd Hüdâyî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî
Listeye geri dön