17 Aralık 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
![]() |
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, eserlerinden birinde, 80 öncesinde Türkiye'de yaşanan karışıklık ve bunun sebebleri hakkında şöyle buyuruyorlar :
|
Ecdâdımızın güzel âdetleri tamâmiyle unutuldu, vâkıfları yıkıldı. Bu vâkıflar eliyle yapılan hayır ve hasenât da ortadan kalkdı. Herkes kendi derdine düşdü, kendisinden gayrısını düşünemez oldu, bir benlik ve bencillik başladı ve gün bugüne ulaşdı. Zamânımızda, fakîr ve yoksul kapılardan kovulmakda, yetîmlerin ve kimsesizlerin hakları ellerinden alınmakda ve kimse kimseye merhamet etmemektedir. Hiç kimse, hakkına ve hâline râzı değildir, herkes birbirine hased etmekde, komşu komşusunun elindeki ni'meti çekememektedir. Birbirimize refâhı, huzûru, saâdeti çok görür hâle geldik. Birbirimize düşmân kesildik. Adâlet yerine zulüm hâkim oldu.
Parasına güvenen rüşveti verince, haklı veya haksız dilediğini yaptırabiliyor. Rüşvetsiz iş gören pek az kaldı denilse yeridir. Rüşveti, verenin de alanın da hatta aracılık yapanın da la'netlenmiş olduğu çoktan unutuldu. Yalnız bu mu unutuldu? Hayır! Eski ve güzel âdetlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz de unutuldu, târih unutuldu, Türklük unutuldu, müslümânlık unutuldu, insanlık unutuldu.
Babalarına ve dedelerine sövüp sayan evlâdlara rastlıyoruz. Yedi yüz yıl kan dökerek fethettiğimiz bir çok ülkeleri, yetmiş gün içinde gözyaşı dökerek terkettik, hâlâ aklımızı başımıza alamıyoruz. Hâlâ birbirimizle uğraşıyoruz, birbirimizle boğuşuyoruz. Düşmânlarımızın kıskıs güldüklerinden, keyifle ellerini uğuşturduklarından haberimiz bile yok.
Allahu Zü'l-Celâl Ve'l-Kemâl Hazretleri inâyet-i Rabbâniyyesi ile tecellî buyurarak şehîdlerin kanları hürmetine, gâzîlerin döktükleri terler izzetine, ak sakallı dedelerin ve ak saçlı ninelerin gözyaşları rif'atine bağışladığı şu mübârek Anadolu yarımadasında, mâzîmize, dînimize, millî an'anelerimize, ma'neviyyat ve mukaddesâtımıza sâhib hür ve müstakil bir millet olarak yaşamayı nasîb ve müyesser eylesin. İç ve dış düşmânlarımızı da kahr ü perîşân eylesin. Müslümân Türk milletine tuzaklar hazırlayanları, kendi kazdıkları tuzaklara düşürsün ve helâk eylesin. Dînimizi, ırzımızı, cânımızı muhâfaza buyursun.Efendi Hazretlerinin bu beyânını yayınlamakdan birkaç maksadım var. Bunlardan biri ve en önemlisi şudur. Devlete âid televizyon kanallarından birinde yayınlanmakda olan bir dönem dizisinde, ism-i şerîfi de zikredilerek Efendi Hazretleri canlandırılmakdadır. Buna memnûn olmamız ve yapımcıya/senariste müteşekkîr olmamız gerekir değil mi? Maalesef olamıyoruz. Sebebi de çok açık. O yıllarda yaşanan hâdiseler hakkında Efendi Hazretlerinin gerek eserlerinde gerek hutbe ve sohbetlerinde sayısız nasîhatleri ortada dururken ve bunlara erişmek son derece kolay olduğu halde bunlar âdetâ görmezden gelinerek âfâkî bir senaryo yazılmış. Diziyi takip etmiyorum, bunları sosyal medya vâsıtasıyla haberdâr olduğum iki ayrı bölümden alınmış kısa görüntüleri seyrettikden sonra yazıyorum.