12 Ağustos 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Hazret-i Mevlânâ Mesnevî-i Şerîf'de buyuruyor ki :
Her gece, rûhları beden tuzağından kurtarıyor, levhaları söküyorsun. Rûhlar, her gece bu kafesden kurtuluyor, kimsenin hâkimi ve mahkûmu olmadan özgürlüğe kavuşuyorlar. Zindandakiler geceleyin zindandan habersizdirler, sultanın adamlarının da geceleyin devletden haberleri yokdur. Ne kâr zarar tasası ve düşüncesi vardır, ne şu filancanın, ne o falancanın hayali. Ârifin hâli uyanıkken de böyledir. Allah, “Onlar uykudadırlar” buyurdu, bundan ürkme. Onlar dünya hâllerinden yana gece gündüz uykudadırlar. Rabbin elinde döndürüp çevirdiği kalem gibidirler. Yazı yazılırken eli görmeyen kimse, bu eylemin kalemin hareketinden olduğunu sanır. Allah ârifin bu halinden bir nebzecik gösterdi, halkı ise bir duygu uykusu bastırdı. Canları niteliksiz bir ovaya gitti. Ruhları da bedenleri de huzûr içindedir. Onları yine bir ıslıkla tuzağa çekersin de hepsini adâlet ve hâkim önüne çıkarırsın. Tan vaktinin ışığı baş gösterip gökyüzünün altın akbabası kanat çırpınca, “Tanyerini yarıp açan” İsrâfil gibi, hepsini o diyardan bu sûret âlemine getirir. Serbest rûhları bedene sokar, her bedeni de yeniden gebe bırakır. Can atlarını eğersiz bırakır. “Uyku ölümün kardeşidir” sözünün sırrı budur işte. Ama gündüz geri gelsinler diye ayakları üzerine uzun bir bağ koyar. Böylece gündüz onu çayırdan geri çeker ve o otlakdan döndürüp yine yük altına sokar. Keşke bu rûhu, Ashâb-ı Kehf ya da Nûh’un gemisi gibi korusaydı da, şu gönül, göz ve kulak, bu uyanıklık ve akıl tûfânından kurtulsaydı. Dünyada bu zamanda da, senin yanı başında, önünde nice Ashâb-ı Kehf vardır. Mağara da dost da onunla terennüm eder, ama ne fayda ki senin gözünde, kulağında mühür var.
Kim uyanıksa, daha fazla uykudadır o. Onun uyanıklığı uykusundan da beterdir. Canımız Allah ile uyanık değilse, o uyanıklık, bizim için bir darboğaza benzer. Canın, her gün hayâlin tekmesini yemekden, kârdan, zarardan ve bunları yitirme korkusundan, ne safâsı kalır, ne letâfeti, ne gücü. Ne de göklere sefer edecek yolu. Uyumuş kişi, her hayâlden umuda kapılan, onunla konuşan kimsedir. Şeytan’ı düşünde hûri gibi görür de şehvetinden Şeytan’a erlik suyu döker. Nesil tohumunu çorak yere dökünce kendine gelir, hayal ondan kaçar. O hayalden dolayı başında sersemlik, bedeninde pislik görür. Âh o görünmez olduğu halde görünen sûretden âh. Kuş havada uçarken, gölgesi toprak üzerinde kuş gibi kanat çırparak koşar. Ahmağın biri, o gölgeyi avlamaya kalkışır, gücü tükeninceye kadar koşuşturur. O gölgenin havadaki kuşun yansıması olduğundan da habersizdir, onun aslının nerede bulunduğundan da habersiz. Gölgeye doğru ok atar, bu arayış yüzünden sadağı boşalır. Ömrünün sadağı boşaldı, ömür, gölge avı peşinde koşmakla geçdi, eridi bitdi. Allah’ın gölgesi birine dadı oldu mu, onu hayalden ve gölgeden kurtarır. Allah'a kul olan, Allah'ın gölgesi olur. O, bu dünyadan yana ölmüş, Allah ile dirilmişdir.