Uykunun Sırları

8 Nisan 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Rüya
İnsanın bir ulvî, bir de süflî kısmı vardır. Ulvî olan kısmı rûhu, süflî olan kısmı ise bedenidir. Ulvî kısmın süflî kısma, süflî kısmın ulvî kısma ihtiyâcı vardı. Cenâb-ı Hakk rûh ile bedeni birbirine öyle muhtâc kılmışdır rûh olmadan beden bir işe yaramaz, beden olmadan da rûh bir iş göremez. Rûh ile cesedin evliliğini, kör bir insanın kötürüm bir insanı sırtına almasına benzetmişlerdir. Beden köre, rûh da kötürüme benzer. Rûhun gözü açıkdır fakat kendi başında iş göremez, beden ise her işi görebilir ancak gözü kördür, kendisine yol gösterecek bir rûha ihtiyâcı vardır.

Cenâb-ı Hakk rûhu, bedeni idâre etmesi ve koruması için vazîfelendirmişdir. Ancak rûh ulvî olduğu için süflî âlem ona dar gelir, kendisini hapsedilmiş hisseder. Gün boyu bedenin süflî işleri ile uğraşmak rûha ağırlık verir. Akşam olup da beden uykuya daldığında rûh, muvakkaten de olsa serbest kalır ve kendi âlemine gider. En azından uyku müddetince bedenin hizmetkârı olmakdan kurtulur. Bu da ona bir ferahlık ve rahatlık verir. Uyku esnâsında rûh âlem-i ervâh ile mülâkât edip bazı sırlara da vâkıf olavilir ki buna rü'yâ denir.

Uykunun bir hikmeti de rûhun serbest kalarak vatanına doğru seyretmesi ve insana vatan-ı aslîsinin bu dünyâ olmadığını, asıl vatanının başka bir diyâr olduğunu anlatması ve bu fânî dünyâya meyletmemesi gerektiğini hatırlatmasıdır. Bunu bilen kişi mücâhede ederek o yüce âleme daha bu dünyâda iken erişmeye gayret eder.

Uyuyanlar da iki kısımıdır. Bir kısmı kalbi gafletde olanlardır ki bunlar hep nefsiyle meşgûl olan ve süflî kısımları olan bedenlerine hizmet edenlerdir. Bunlar uyuduklarında âlem-i berzahda haps olur ve karışık rüyâlar görürler. Gördükleri, bir takım hayallerden, nefslerinin arzularından ve endîşelerinden ibâretdir. Bir de kalbi uyanık olanlar vardır ki bunlar âlem-i berzahdan geçip, melekût âlemine seyrân ederler ve gördükleri rüyâlar da buna göre olur.
Listeye geri dön