6 Ocak 2025 tarihinde yayınlanmıştır.
Kafaların karışdığı, ayakların kaydığı en hassas mevzulardan biridir bu. Çok kimse, vahdet-i vücûdu anlamıyor ama anladığını zannediyor ve ilhâda düşüyor, dînden çıkıyor. Bu yetmiyormuş gibi, bu meseleyi gösteriş için ortaya atıp duruyor, kendileri dînden çıkdıkları gibi başkalarının da itikadını bozuyorlar. Masa da Hakk'dır, sandalye de Hakk'dır gibi deli saçması şeyler söyleyerek, milletin zâten çürük olan îmânını ifsâd ediyorlar.
Tevhîd, kulun kendine varlık izâfe etmemesi, varlığı yalnız Hakk'a izâfe etmesi ve her şeyin Hakk'ın tecellîsiyle vâr olduğunu bilmesi demekdir. Zîrâ eğer o tecellî kesilirse, kendisi de dâhil her şey yok olacakdır. İşte insan bu vech ile Hakk'la mevcûd olduğunu bilirse, kendini yok bilir, eşyâyı da yok bilir ve böylece şirkden halâs olur. Vahdet-i vücûd bu demekdir işte. Allah vardır, O'ndan gayrı bir şey yokdur. Hem sen varsın hem Allah, tevhîd olmaz o vakit, ikilik olur. Hem masa var, hem sandalye, hem eşin var, hem çocuğun, hem malın var hem mevkiin, tevhîde mugâyirdir bu. Dikkat buyrun, bunların şeklen vâr olduğunu inkâr etmiyoruz, var bunlar, ama varlıkları kendilerinden değil. Ne gibi meselâ? Gölge gibi.
Gölgenin, gölgeyi meydana getiren şeye bağlı olması gibi, bütün varlıklar Allah'a bağlıdır. Gölge eden olmasa, gölge nasıl olacak? Gölgenin kendisinde bir varlık mı var? Gölge eden şey, hareket etdikçe gölge de hareket eder, gölge eden şey, gölge etmeyi bırakırsa, gölge ortadan kalkar. Demek ki gölgenin bi-zâtihî varlığı yokdur.
Kezâ aynadaki sûret de böyledir. Aynadaki görüntü, bir varlığın, bir eşyânın yansımasından ibâretdir, kendi başına bir varlığı yokdur o sûretin. Eğer olsaydı, onu zabt edebilirdik, öyle değil mi? Aynaya yansıyan görüntü, o aynaya teveccüh eden kişinin, yâhud onun karşısında duran varlığın hareketi ile değişecek, küçülecek, büyüyecek ve yine o varlığın aynadan ayrılmasıyla yok olacakdır.
Meselâ insanı ele alalım. Allahu Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri, Hayy ismi ile tecellî eder insan hayât bulur, Kayyûm ismiyle tecellî eder insan ayakda kalır, hayâtı devâm eder. Bu tecellîler kesilirse, insan ölür, yok olur. Bu itibarla, insan aynadaki bir görüntü, ölüm ise o görüntüyü meydana getiren yansımanın kesilmesi demekdir. Kezâ kâinât da böyledir. Bütün kâinât, Cenâb-ı Hakk'ın Kayyûm ismiyle ayakda duruyor, bu tecellî kesildiği gün kıyâmet kopacak, her şey mahv olacakdır. Bu itibarla kâinât bir gölge, Allah o gölgenin sâhibidir.
Şimdi, sözümüze Kur`ân-ı Kerîm'den bir şâhid getirelim de söz tamâm olsun. "كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُۜ" buyuruyor Cenâb-ı Hakk. "Her şey helâk olacakdır" demiyor, gelecek zaman sîgası kullanmıyor, ya ne diyor?, "Her şey helâkdedir" diyor. Yani, "Yok hükmündedir" diyor. "O'nun zâtından gayrı her şey hâlikdir" demek, bu demekdir işte. Kesret, sıfatlarda ve tecellîlerdedir ancak, hakîkatde kesret yokdur.