Vecde Gelip Rûhunu Teslîm Eden Dervîş

3 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

Meşhûr seyyâh İbn Battuta anlatıyor :

Sonra Bursa şehrine vardık. Burası muazzam bir şehir, çarşıları güzel, caddeleri geniş. Bahçeler ve gür çaylar çeviriyor şehri. Şehir dışında sıcak akan bir menba var' büyük bir göle dökülüyor. Onun üzerine iki hamam yapılmış; biri erkeklere, diğeri kadınlara âid. Hastalar uzak diyarlardan gelip bu kaplıcada şifâ bulurlar. Burada yolcuların konaklayacağı bir zâviye var, gelen üç gün kalır ve doyurulur. Orayı Türkmen hükümdarlarından biri yaptırmış. 

Bu şehirde, yiğitlerin büyüklerinden Ahi Şemseddîn'in zâviyesinde konakladık. Orada misâfirken Aşûre günü gelip çatdı. Zâviye sâhibi akşamleyin büyük bir ziyâfet düzenledi, ordunun kurmaylarını ve halkı şölene davet etdi. Beraberce iftar edildi. Güzel sesli hafızlar Kur’ân okudular. Vâiz Mecdüddîn Konevî halka tesirli bir vaaz verdi. Sonra semâ' ve raksa kalkdılar. O gece müdhişdi!

Mecdüddîn, altın kalbli, dindar kişilerdendir. Devamlı oruç tutar, üç günde bir iftar eder. Sadece kendi kazandığını yer. Söylendiğine göre bugüne kadar hiç kimseden bir buğday tanesi bile almamışdır. Ne evi var, ne malı, sırtına geçirdiği libasdan gayrı bir şeyi yok. Mezarlıkda uyur, meclislerde öğüt verir, her vaazında bir takım günahkâr tövbe eder önünde. Daha sonra görüşmek için aradımsa da bulamadım onu. Nihâyet kabristana gitdim, orada da bulamadım. Söylendiğine göre ortalıkda kimsecikler kalmayınca, herkes çekilip gidince varırmış kabristana.

Aşûre gecesi Şemseddîn'in zâviyesinde vâiz Mecdüddîn'in geç bir saatte verdiği vaazı dinliyorduk. Bir dervîş feryâd edip kendinden geçdi. Hemen üzerine gülsuyu dökdülerse de ayılmadı. Tekrar dökdüler yine fayda etmedi. Millet adam hakkında ihtilâfa düşdü, kimi öldüğünü, kimi de sadece kendinden geçdiğini söyledi. Bu arada vâiz de sözlerini tamamladı. Hep beraber, Kur’ân-ı Kerîm dinledikden sonra sabah namazını kıldık. Güneş doğudan gülümsemeye başlamışdı. Adamın durumunu yine araştırdılar, dünyadan ayrıldığını anladılar. Allah rahmetiyle kuşatsın onu. Yıkadılar, kefenlediler. Ben de cenâze namazına katıldım, defin işinde hazır bulundum.

Bu adam Sayyâh diye çağrılırmış. Anlatılanlara göre hayatını bir kovukda ibâdetle geçirirmiş. Vâiz Mecdüddîn'in konuşacağını öğrenince şehre inerek vaaz meclisine katıldığı, kimseden bir buğday tanesi kadar yiyecek kabul etmediği, vâizin sözleriyle kendinden geçip feryad u figâna başladığı, sonra açılıp abdest aldığı ve iki rekât namaz kıldığı söyleniyor. Mecdüddîn’in sesini tekrar işitince yine bağırıp çağırmaya başlamış, geceyi böyle geçirmiş. Zâten bu yüzden ona "feryâd eden" manâsına sayyâh lakabı verilmiş. Eli ve ayağı özürlü olduğu için iş görecek durumda değilmiş. Annesi yün eğirerek bu çocuğa bakarmış. Anacığının ölümünden sonra dağda bayırda bulduğu hudâînâbit şeylerle karnını doyurmaya başlamış.

Listeye geri dön