Velâyetin Dört Mertebesi

2 Şubat 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Ehlullah
Arapça "Velî ﻭﻟﻰ" kelimesinde çifte ma'nâ vardır. Velî, hem koruyan, yardım eden hem de korunan, yardım edilen anlamına gelir. Aynı kökden türeyen "Mevlâ"da da bu çift anlamlılık vardır. Kelimenin kökü olan "vely ولى"in ise "Dönmek, teveccüh etmek, yönelmek, yaklaşmak, arkadaş olmak, dost olmak, korumak, işlerini üstüne almak" gibi anlamları vardır. Dikkat edilirse bu anlamların birbirleriyle de irtibâtı vardır. Bütün bunları lugat paralamak için anlatmadım. Maksadım bu ma'nâlar üzerinde giderek sizlere velâyetin mertebelerini îzâh etmek ve bazı sırlardan haber vermekdir. Şöyle ki :

1. Dönmek : Velâyetin ilk mertebesi, kulun, Hakk'a dönmesi ile tahakkuk eder. Bu dönüş, günâhlardan, ısyândan, gafletden dönüşdür. Bunun yolu da tövbedir. "إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ" âyet-i kerÎmesi bunlar hakkındadır. 

2. Teveccüh : Velâyetin ikinci mertebesi, kulun Hakk'a teveccühüdür. Teveccühün dönüşden farkı, istikâmeti kalıcı kılmakdır. Dönüş ânî ve sertdir ama anlık ve geçici de olabilir. Halbuki bu mertebede kararlılık ve istikrar vardır. "يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ" âyet-i kerîmesi velâyetin bu mertebesine işâret eder.

3. Dostluk : Velâyetin üçüncü mertebesi kulun Hakk'a dost olmasıdır. Bunun da alâmeti Allah'ın rızâsına uyan işleri severek yapması, râzı olmadığı işlerden hoşlanmaması ve onlara meyletmemesidir. Birisiyle dost olan kişi nasıl ki onu kıracak incitecek bir şey yapmazsa bu mertebedeki kişiler de Allah'ın emirlerine karşı gelmekden son derece çekinirler. Dostlar nasıl hep birlikde olmak ister, ayrı kaldıklarında da hep birbirlerini anarlarsa bu mertebedeki insanlar da dâimâ Allah'ı zikreder ve O'nu tesbîh ederler. Dostlar nasıl birbirlerinin hakkını hukûkunu gözetir ve dsotuna dost, düşmanına düşman olursa bu mertebdeki zevât da Allah'ın sevdiklerini sever, sevmediklerini sevmezler. Allah'a karşı saygısızlık yapılmasına mâni' olurlar. Bunu da ekseriyâ o saygısızlıkları yapanları irşâd ederek yaparlar. "وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبًّا لِّلّهِ" âyet-i kerîmesi de bu mertebedeki velîlere işâret eder.
4. Velâyet : Velâyetin dördüncü mertebesi ise, Hakk'ın işlerini üstüne almakdır. Kul Hakk'ın işlerini nasıl üstüne alabilir? Meşhûr Hadîs-i Kudsî'de beyân edildiği üzere, bir kul farzlardan başka nevâfillerle Allah'a öyle yaklaşır öyle yaklaşır ki artık onun tutan eli Allah ile tutar, gören gözü Allah ile görür, işiten kulağı Allah ile duyar. Bu mertebenin diğer bir îzâhı da şudur. Kul mücâhede-i nefs ederek bütün beşerî sıfatlarından soyunur ve Hakk'ın sıfatlarına bürünürse artık o kul Allah'ın bir âleti gibi olur. Her ne işlerse Allah adına işlemiş olur."فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى" âyet-i kerîmesi de velâyetin bu mertebesine işâret eder.

Velâyetin bu dört mertebesinde de ortak bir husus vardır ki işin sırrı da buradadır. Her mertebede kul ile Allah arasında bir bağ vardır ki o da muhabbet bağıdır. Şöyle ki :

Birinci mertebedeki muhabbet "Allah tövbe edenleri sever" âyetiyle beyân olunduğu üzere Allah'ın kulunu sevmesidir. Bu mertebede henüz kuldaki muhabbetin emâreleri pek belirgin değildir fakat Allah kulunu sevdiği için kul da gayr-ı ihtiyârî Allah'ı sever, muhabbetullah tohumu kalbinde yavaş yavaş yeşermeye başlar.

İkinci mertebede, Allah kulunu daha çok sever ve kulda da artık muhabbet emâreleri belirgin hâle gelir. Bu yüzden âyet-i kerîmede "Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler" buyurulmuşdur.

Üçüncü mertebede muhabbetin derecesi daha da yükselir. Âyet-i kerîmeden "O mü'minler ki Allah'ı çok severler" buyurulmasındaki hikmet de budur.

Dördüncü mertebe, kul ile Allah arasında bir sırdır ve ne dil ile tarif edilebilir ne de yazıya dökülebilir.
Listeye geri dön