Vuslat Yolundaki Âşıkın Ahvâli

7 Haziran 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Vuslat
Sultânu'l-âşıkîn Mevlânâ Celâleddîn Rûmî Kuddise Sırruh buyurmuşlardır ki :
Aşkımdan yollara düşdüm, gitdim, gitdim, bir çöle ulaşdım. Çok sıkıntılar çekdim, çok yol aldım, yollar bile bu âşık buralara kadar nasıl geldi diye şaşırdı kaldı. Bir âşık-ı mecnûn, aşkı uğrunda çöllere düşse ya da dağlara çıksa buna şaşılır mı? Ben de mecnûnum, ben de dağlara çıkdım fakat önüme yüzlerce gam ve keder dağı çıkdı. Yüzlerce defa aklım başımdan gitti ve yine geldi. Bilmem ki daha ne kadar zaman aklımı gideren o aşk şarâbından içeceğim? Artık işi de işsizliği de terk ettim. Bakalım bu işin sonu nereye varacak?
 Mest-i aşkın reh-i sahrâya düşer döne döne
Bî fütûr cezbe-i şem'inle yanar döne döne

Hazret-i Mevlânâ, aşk-ı ilâhîye dâir enfes mazmûnlarla dolu olan bu nutk-i şerîfinde, ilâhî aşka mübtelâ olan bir âşıkın vuslata giden yoldaki ahvâlini pek özlü bir sûretde beyân etmekdedir. Diğer bir rubâîde de, vuslat yolunda ilerleyerek vuslat müjdelerine nâil olan âşıkın ahvâlini şöyle beyân buyurmuşlardır :
Artık gönlün daralmasın, sıkılma artık zîrâ gönülleri ferahlatan biri geldi. Gönlü okşayan ve sevindiren bir güzel sesli, pek güzel nağmelerle geldi. Kederin kanatları, sineğin kanatları gibi kırıldı zîrâ Kaf Dağı'ndan saadet bahşeden Mürg-i Ankâ geldi.
Aşk ile yansın tutuşsun şu'le nâr olsun bana
Gonca-i hüsnünle te'mîn eyle va'd-i vaslını
Listeye geri dön