Yâ Müste'ân

8 Şubat 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Rıza
Arapça "Müste'ân ﻣﺴﺘﻌﺎﻥ" kelimesi "Avn ﻋﻮﻥ" kökünden gelir. Avn, yardım demekdir. İstif'âl babı istek bildirdiği için "Müste'ân"ın ma'nâsı "kendisinden yardım istenilen" demek olur. Bu sıfat Cenâb-ı Hakk'a izâfe edildiğinde "المستعان el-Müste'ân" olur ve "Yegâne yardım istenecek zât" ma'nâsına gelir. Cenâb-ı Hakk'ın bu ism-i şerîfi Kur`ân-ı Kerîm'de iki yerde geçer. Biri Sûre-i Yûsuf'da Hazret-i Ya'kûb aleyhisselâmın, oğlu  Yûsuf aleyhisselâma yapılan zulüm ve kendisine çocukları tarafından yapılan hîleye karşı söylediği sözü beyân eden "فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ" âyetinde, diğeri de Sûre-i Enbiyâ'da Resûl-i Ekrem Efendimizin müşriklere karşı söylediği sözü beyân eden "قَالَ رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ" âyetindedir. Her iki âyet de bize şu hakîkati beyân eder :

Kul başına bir belâ geldiğinde iki şey yapabilir. Ya Allah'a sığınır ve o belâya sabredebilmek için Allah'dan yardım ister ya da ağlanıp sızlanır, "nereden çıkdı bu belâ, neden benim başıma geldi" diyerek şikâyet eder, o belâyı def' etmek için çâreler arar, mücâdele eder. Bunu yaparken de çoğu zaman hak ve hukûka riâyet etmez, günâha ve kul hakkına girmekden çekinmez. İkinci şıkdaki insan böyle yapmakla başına gelen o belâdan kat kat daha büyük bir belâya düşmüşdür ama bunun farkında değildir. Bu da her şeyin Hakk'dan geldiğini unutarak Allah'dan uzak düşmek ve sebebleri müsebbibe tercîh etmek belâsıdır. Bu yüzden de aslâ "mes'ûd" olamaz çünkü önünde iki ihtimal vardır. Ya o belâyı savuşturamaz ve bu ona azâb olur ya da belâyı savuşturur ama o mücâdele sırasında çektiği azâb ve o belâdan kendisini kurtaranın aslında Allah olduğundan gâfil olduğundan, Hakk'dan uzak düşmüş olur.

Dikkat edilirse Ya'kûb aleyhisselâm "sabr-ı cemîl" ile Allah'a sığınmış ve netîcede gözündeki "hicâb" kalkarak "se'âdet"e ermiş, Yûsuf'una kavuşmuşdur. Yûsuf'a zulm eden kardeşleri ise her türlü sebeblere tutunmuş olmalarına rağmen hiçbiri "mes'ûd" olamamış ve hep "mahcûb" olmuşlardır.

"Müste'ân" ism-i şerîfinin hakîkati her gün kırk kere okuduğumuz Sûre-i Fâtiha'nın şu âyetindedir :

إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
İyyâke na'budu ve iyyâke nesta'înu
Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz.


Listeye geri dön