Yağmur Suyundaki Sır

6 Şubat 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

İsmail Hakkı Bursevi

Büyük mürşidlerimizden İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri, Kitâbü'n-Netîcesinde, "Büyüklerden birine âid şerh ve îzâha muhtâc bir şiir" başlığı altında, "Eğer sır sâhibi isen gays/gayb suyu ile abdest al. Yoksa taşla toprakla teyemmüm et" meâlindeki "Tevadda' bi mâi'l-gaysi/gaybi in künte zâ sırrin-Ve illâ teyemmem bi's-sa'îdi ve bi's-sahr" beytini şöyle îzâh ediyorlar :

Gays, gayn-ı mu'ceme ve sâ-i müsellese ile muhtâcun ileyh olan yağmur suyudur. Bâ-i muvahhade ile gayb olmak ihtimâli dahi vardır ki şehâdetin mukâbilidir. Bu makâma enseb olan evvelkidir. Nitekim sa'îd  ki türâb ve sahr ki hacerdir ona karînedir, eğerçi meâl birdir. Zîrâ mâ-i gayb bâ-i muvahhade ile feyz-i ilâhîdir ki ondan gays ile ya'nî yağmur ile ta'bîr olunur. Şol cihetden ki mâ-i matar mukattar ve ziyâde sâfî ve 'azbdir ki yerlerde olan sularda onun lezzeti yokdur. Bu sebebden yağmur yağdığı vakitde Cenâb-ı Nübüvvet, sallallâhu aleyhi ve sellem, arkalarından ridâların veyâ başlarından imâmelerin açıp ona karşı dururlar ve dahi "hadîsü 'ahdin bi rabbî" buyururlardı. Ya'nî "Henüz halk olunup Rabbim tarafından gelir" demekdir. Bu ise kendilerinin 'akl-ı evvel mertebesinde olduklarına ve ol makâmda olan feyz-i mukaddese işâret eyler. Çün hakîkat-i feyzi dâim talebkâr idiler, lâ-cerem sûretine dahi rağbetler gösterdiler. Zîrâ her sûret ile nice ma'ânî kâimedir. 

Pes, demek olur ki, "Ey sâlik, mâ-i mukattarla ya'nî feyz-i ilâhî ile âbdest al, tâ ki tahâret-i kâmile bulasın ve illâ var toprakla ve taş ile teyemmüm eyle. Ya'nî efkâr yüzünden hâsıl olan 'ulûm-i akliyyeye kanâ'at eyle. Zîrâ su bulunmadığı yerde teyemmüm ile iktifâ olunduğu gibi feyz-i ilâhî olmayan mahalde dahi 'ulûm-i fikriyye ile iktifâ olunur. Fe-emmâ musaffâ su ile taş ve toprağın farkı ne kadar ise bilâ-tefekkür hâsıl olan feyz-i Hakk ile 'ulûm-i 'akliyyenin dahi farkı o kadardır. Bu cihetden 'âkıle lâzımdır ki tevaddî için su talebinde ola. Zîrâ su vasla ve toprak fasla delâlet eder. Onun için ehl-i mâtem olanlar başlarına toprak saçarlar, su saçmazlar.

Ve hakîkat-i vudû' mâsivâdan i'râz ve hakîkat-i salât Hakk'a ikbâldir. Binâen-'alâ-hâzâ şol kimse ki Hakk'a ikbâl edip O'nunla münâcâta tâlib ola, mukaddem tevaddî etmek gerekdir. Zîrâ bilâ-tahâre dâire-i münâcâta duhûl müyesser olmaz. Onun için Kur’ân'da gelir, "لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ lâ yemessûhu ille'l-mutahharûn". Ya'nî sırr-ı hüviyyet-i ilâhiyyeyi levs-i taallukâtdan mutahhar olanlar mess ederler. Ehl-i türâb ise esfeldedir ve ehl-i feyz ise a'lâdadır. Bu ma'nâdan gerekdir ki ulüvv-i himmet ehli olup a'lâya meyl eyleye, tâ ki a'le'l-e'âlîye vâsıl ola. Fefhem cidden va'mel kat'an. (Çok iyi anla ve muhakkak yap).

Listeye geri dön