Muzaffer Efendi Hazretleri "azîmet" ve "verâ" bahislerinde Yazıcıoğlu Mehmed Efendi Hazretlerinin bir menkıbesini anlatırlardı. Bu zât-ı akdes, büyük Allah dostu Hacı Bayram Velî Hazretlerinin yetiştirdiği yüce velîlerdendir ve meşhûr Muhammediyye kitabının müellifidir. Bu kitap çok kıymetli bir eserdir ve Allah indinde de müslümanlar katında da pek makbûl ve mergûb olmuşdur. Öyle ki bu eser hangi evde bulunursa o hâneye bolluk ve bereket getirir. Bu yüzden vaktiyle hemen hemen her müslüman Türkün evinde Kur'ân-ı Kerîm ve Mevlid-i Şerîf'in yanısıra muhakkak bir de Muhammediyye bulunur ve geceleri âile arasında ekseriya bu eser okunurdu. Mehmed Efendi Hazretleri, Gelibolu'da yatmakdadır ve kabr-i münevverleri hâlâ ziyâret olunmakdadır. Yazıcıoğlu Mehmed Efendi'nin bir de kardeşi vardır ki adı Ahmed Bîcân'dır. Ahmed Bîcân Efendi de âlim bir zât olup, onun da eskiden çokça okunan ve hemen hemen her evde bulunan Envâru'l-Âşıkîn adında bir kitabı vardır.
MENKIBE
İşte bu Ahmed Bîcân Efendi, bir gün cami-i şerîfde ders verip halkı irşâd ederken, ağabeyi Mehmed Efendi camiye girip kardeşinin ders takrîrini bir müddet dinledikden sonra, tebessüm ederek camiden çıkar. Ağabeyinin bu hâli ders veren kardeşinin nazarından kaçmaz. Ahmed Bîcân Efendi, akşam eve gelince hâdiseyi anasına naklederek ağabeyinin kendisine neden tebessüm ettiğini ağabeyinden sorarak öğrenmesini ricâ eder. Anası, Mehmed Efendi eve geldiğinde vukuatı nakledip, kardeşinin ders verdiği esnâda ne sebepden güldüğünü sorduğunda Mehmed Efendi şu cevâbı vermiş :
Muhterem anneciğim, ben kardeşimin ders takrîrine gülmedim. Kardeşim ders verirken onu o kadar çok melâike dinliyordu ki âdetâ birbirlerini çiğniyorlardı. Bunu müşâhede edince, aklıma şu âyet-i kerîme geldi. meleklerin vaktiyle Cenâb-ı Hakk insanı yaratacağı vakit meleklere: "Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım" dediğinde melekler : "Â! Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın?" demişlerdi. (Sûre-i Bakara, Âyet 30) İşte hakkında böyle düşündükleri insanoğlundan birisinin dersini dinlemek için bu derece istekle hücûm etmeleri çok hoşuma gitti de onun için tebessüm ettim
Anası Ahmed Efendi'ye ağabeyinin sözlerini nakledince Ahmet Efendi, pek müteessir olup, "Ağabeyim melekleri görmek derecesine nâil olmuş, ben ise bu nimetten mahrûmum. Lütfen bunun sebebini kendisinden sorunuz, acaba benim ne gibi bir kusûrum var?" diye annesinden ricâ edince, annesi büyük oğlu Mehmed Efendi Hazretlerine sorar :
Oğlum! Sen melekleri görüyorsun da kardeşin neden göremiyor?...
Mehmed Efendi cevâben buyururlar ki :
Anneciğim! Bu noksanlığı sen kendinde ara.
O vakit, annesi bir müddet tefekkür etmiş ve Mehmed Efendi'ye demiş ki :
Evlâdım! Ben sana hiç abdestsiz süt vermedim. Fakat Ahmed henüz kundakda iken bir gün komşu kadın bize gelmişdi. O sırada namaz vakti geçecek diye namaza durmuşdum. Ben namazda iken Ahmed ağlamaya başlayınca, komşu kadın, Ahmed'i susturmak maksadıyla ona süt verdi. Selam verir vermez koşup o sütü kusturmaya çalıştımsa da iş işten geçmişdi, Ahmedim, o komşu kadının sütünü içmişti. Kadına abdestli olup olmadığını sorduğumda abdestsiz olduğunu söylemişdi.
Bu îzâh üzerine Mehmed Efendi Hazretleri buyurmuşlar ki : Anneciğim! İşte kardeşimin melekleri görememesinin sebebi budur.