Yemeyi İçmeyi Unutturan Semâ'

Eflâki Dede haber veriyor :

O devrin ileri gelenlerinden Muîneddîn Pervâne, Hazret-i Mevlânâ için bir semâ' meclisi tertîb ediyor. Yalnız Hazret-i Mevlânâ ve bendegânı değil, bütün âlimler ve ârifler hepsi geliyorlar o meclise. Tabii böyle büyük bir davetde çeşit çeşit yemekler, ikrâmlar hazır ediliyor, büyük sofralar kuruluyor ki semâ'dan sonra yemekler yensin, ikrâmlar yapılsın, sohbetler edilsin. Fakat o akşam semâ' o kadar zevkli, o kadar harâretli oluyor ki saatler geçiyor, vakit geceyarısı oluyor, bütün yemekler soğuyor, ikrâmlar tâzeliğini kaybediyor. Davet sâhibi kıvranmaya başlıyor, ne yapacağını düşünüyor, sonra Hazret-i Mevlânâ'nın hizmetine bakan zâtı çağırıp, yemek meselesini anlatıyor, "Nasıl yapacağız?" diye soruyor. O da Hazret-i Mevlânâ'ya kinâyeli bir uslûbla ev sâhibinin derdini anlatıyor. Hazret-i Mevlânâ'da pek zarîf bir cevâb veriyor, diyor ki : "Emîr-i Âb suları kesmeden değirmen nasıl durur, nasıl sükûn ve karar bulur?". Bunu işiten Pervâne, hizmetkârlarına emir veriyor, yeniden yemek hazırlatıyor. Soğuyan yemekleri de yağma etdiriyor halka.