20 Kasım 2014 tarihinde yayınlanmıştır.
Yezîdîler zâten Mushaf-ı Reş, Mushaf-ı Celve diye iki kitâbları vardır onların. Kur`ân'da ne kadar Şeytan varsa, hepsinin üzerine balmumu yapıştırmışlar, sırayla böyle. Mantıkları da çok kuvvetli. İki türlü mantıkları vardır. Bir mantıkları, Muaviye, Peygamber Efendimizin berberiymiş, Muaviyetü'bni Ebû Süfyan. Sonra Efendimiz'i tıraş ederken, başını kanatmış, aman kanı yere dökülmesin demiş, emmiş, emince, nûr-ı nübüvveti yutmuş. Ondan Yezid gelmiş. Nûr-i nübüvet Yezid'e geçmiş.Sonra nasıl bir mumdan elli tâne mum yanıyorsa, Allah da kendi gibi Allah yaratmaya kâdirmiş, Şeytan'ı Cenâb-ı Hakk Allahlık mevkiine çıkarmış. Bak bir mumdan bir mum yanıyor ya onun gibi. Mantıkları böyle, okudum kitâblarını çünkü uzun uzadıya.
Hattâ bir Yezîdî geldi buraya, onunla konuşdum, "Yâhu sen Yezîdî misin?" dedi bana, "Sen nereden biliyorsun bunları?". Haram olan şeyleri biliyorum. Meselâ balık eti haramdır, lahana haramdır, marul haramdır dînlerinde. Diyorlar ki onlar, "Şeytan da allahdır. Şeytan kötülük allahıdır, bildiğimiz Cenâb-ı Hakk da iyilik allahıdır. O hep iyilik yapar. Öyleyse biz kötülük yapan allaha ibâdet edelim ki kötülüğe götürmesin bizi" diyorlar. Mantıkları gâyetle kuvvetli. Şeytan'a tâbi olmuşlar. Hocalarına köçek tâbir ederler. Şeytan'a melek-i tâvûs derler. Yaaa, böyle. Beytüşşebab'da vardır, Siirt'in civârında vardır, Sincar Dağında vardır. Orada Şeyh Adî Hazretleri yatar, Hazret-i Abdülkâdir'in halîfesidir, ona büyük hürmetleri vardır, Şeyh Adî'ye.
Okumak yazmak haramdır. Katiyyen okumak yazmak haram, külliyen. Yalnız bir âileyi okuturlar, o da devletle münâsebet olacak, istida yazılacak, devletin bir emri geldiği vakitde okusun, haber versin onlara filan diye. Gâyetle rahatlar! Bizim gibi öyle abdestle namazla başları belâda değil! Gâyetle rahat ediyorlar, fevkalâde!
Bir başka sohbetlerinde de şöyle buyurdular :
Yezîdîler var, şeytânîler, şarkda, Beytüşşebab'ın civârında. Onlar Şeytan'a taparlar, abede-i şeyâtîn. Bir tânesi bana geldi, konuşduk. "Siz Allah'a tapın, bize Şeytan'a, bakalım hangimiz kazanacağız" dedi bana. "Sen haklısın, sen haklısın" dedim ben. Neden? "Siz çoksunuz" dedim, "biz azız". "وَقَل۪يلٌ مِنْ عِبَادِيَ الشَّكُورُ ve kalîlün min ibâdiye'ş-şekûr" çünkü! Biz az, onlar çok. Herkes şeytânî. Kalabalık onlar.
Onlar Şeytan'a melek-i tâvûs derler, melek-i tâvûs. Şeytan'ı Allah olarak kabûl ederler. Diyorlar ki, "Allah Celle Celâluhû Hazretleri yani bizim taptığımız, ibâdet ettiğimiz, mabûd-i hak olan Allahu Zü'l-Celâl ve Tekaddes Hazretleri, o hep hayır yapar" diyorlar, "şer yapmaz" diyorlar. "Muhteremdir, mübârekdir, büyükdür, hep hayır yapar. Şerrin hâlıkı Şeytan'dır" diyorlar. Öyleyse biz şerrin hâlıkına tapalım, bizi fenâlığa götürmesin" diyorlar, ondan Şeytan'a tapıyorlar.
Onların hocalarına köçek derler. Tel köçek var ya, işte oradan kinâyedir o tel köçek.
Musul tarafındadır bunların yerleri. Ekserîsi ekraddandır, kürdlerdendir ekserîsi. Kendi felsefeleri var. Okudum çünkü ben felsefelerini onların. "Nasıl ki bir mumdan yirmi mum yandığı gibi, Allah da böyle kendi gibi yirmi tâne Allah yaratabilir" diyor, "kâdirdir" diyor. Allah kendi gibi Allah yaratabilir mi yaratamaz mı? Soru. Sor müftüye. Haydi. Öyle kolay kolay yat kalk aşağı doğru. Yok ki hoca soralım. Adam bulamıyoruz konuşmaya. Yaaa, "yirmi tâne Allah yaratır" diyor. "Allah Yezid'i Allah yapdı" diyor. "Yezid iki tarafdan kuvvet buldu" diyor. "Muaviyetü'bni Ebû Süfyan Resûl-i Ekrem'în berberiydi" diyor, "Peygamber'i tıraş ederken kafasını kesdi, başını kanatdı, aman kanı yere damlamasın diye emdi, emince nûr-ı nübüvveti yutdu. Yutunca da Yezid'den çıkdı o" diyor. "Yezid hem peygamberdir, hem allahdır" diyor. Meşhûr Yezid yani Hüseyin'i şehid eden Yezid için söylüyor. Bize sünnîlere Hüseynî derler onlar.