Yıldırım Han İçkiye Nasıl Tövbe Etdi?

25 Mayıs 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

İbret

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Eskiden Türk pâdişahları, kumandanları harbe gitdikleri vakitde, Allah'a nezr ederler, "Yâ Rabbi, muzaffer olursam, üç câmi, beş câmi yapdıracağım" diye. Geldiği vakit, o zaferin anıtı olarak bir câmi yapdırırlar idi. O devir öyleymiş. Yıldırım Han da yedi kıralla çarpışacak, Niğbolu üzerine gidiyor, bilmem kaç câmi adamış, hatırımdan çıkdığı için adedini söyleyemeyeceğim, hatırımdan çıkmış. Ya yirmi, ya kırk câmi adamış. Gitdi, muzaffer oldu. Niğbolu önünde yedi orduyu sırt üstü yere getirdi, ehl-i salîbi bozdu Yıldırım Han. 

Çünkü Allah'lı gönül, az da olsa, çoklara gâlib olurlar. İş îmândadır. Onun için Allah gene Kitâb-ı Kerîminde, "كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ kem min fietin kalîletin galabet fieten kesîraten bi iznillah, vallahu ma'as-sâbirîn" buyuruyor. Az kuvvetler çok kuvvetlere gâlib oldular. Ama îmân, îkân, sabır, çünkü sabır îmânın nısfıdır, bunlara riâyet ederek. Yedi kıral mağlûb olmuşdu. Değil yedi kıral yetmiş kıral gelse gene mağlûb olurdu. Çünkü ordunun gönlünde, her bir askerin, her bir islâm neferinin gönlünde bir îmân atomu vardı. Onun karşısında kim durabilir. Gönüllere atom koymuşlar, îmân atomu. Gâlib oldu ve geldi. Dediler ki, "Kırk câmi yapdıracağına yâhud yirmi câmi yapdıracağına"...

Câmi-i Kebîr var Bursa'da, gitdiniz mi? Bursa'ya gitdiğin vakitde, ziyâret et. Ama biz üşeniyoruz, tembeliz. Herif Amerika'dan gelir, Süleymâniye'yi ziyâret eder, bizim Türkler buraya gelip de, yâhud İstanbul'da oturur da bir defa Süleymâniye'ye gitmemişdir, Süleymâniye Câmisine. İnsan merâk eder yâhu, ne var bunun içinde diye. Bizde her şey silinmiş böyle, ne olduysa bize, bir tuhaf olmuşuz.

Dediler ki, "Bir câmi yap, kırk kubbeli olsun, yâhud yirmi kubbeli olsun, onun yerine kâim olur" dediler, o devrin ulemâsı. Ve büyük Câmi-i Kebîr'i Yıldırım Han yapdırdı. Niğbolu zaferinin âbidesi olmak üzere yapdırdı, Niğbolu seferinin, zaferinin ve seferinin.

Fakat gizli gizli bazı kabahat yapardı yani Âl-i Osmân'dan ilk içki içen adam. Halka göstermez ama gizli gizli içki içermiş kendisi. Zannediyor ki kimse bilmiyor zannediyor. Halbuki bilenler biliyorlar. Allah biliyor, Allah'ın bildirdikleri de biliyorlar, hattâ mü'minler de bilir. Çünkü Resûlullah, sallallahu aleyhi vesellem, şöyle buyurmuşdur : "İttekû firâsete'l-mümini fe innehû yenzuru bi nûrillah, mü'minlerin ferâsetinden korkunuz, onlar Allah nazarıyla nazar ederler ve görürler" diyor Cenâb-ı Peygamber. Onların gözlerinde perde yokdur.

Meselâ huzûr-i Osmân'a sahâbeden birisi geliyormuş, hatırıma geldi, söyleyeceğim. Huzûr-i Osmân ibn Affân'a geliyormuş, yolda bir kadına şehvet nazarıyla bakmış. Huzûra girmiş, İmâmü'l-Mü'minîn Hazret-i Osmân ibn Affân ona döndü, "Git yıkan da gel" dedi. Dedi, "Efendim ben temizim, bir şeyim yok". "Hayır" dedi, "sen harama bakmışsın, göz zinâsı yapmışsın, yıkan, gel huzûruma" dedi. Yani görürler. "İttekû firâsete'l-mümini fe innehû yenzuru bi nûrillah".

Sultan bilmiyor, içki içdiğini kimse bilmiyor diye. Şeyhi, mürşidi olan  Emir Sultan biliyordu. Câmiyi gösterdi şeyhine, mürşidine, "Efendi nasıl?" dedi. "Câmi çok güzel olmuş ama eksiği var" dedi. "Nedir?", "Câminin dört kapısına dört tâne meyhâne yapdır" dedi, "onlar eksik" dedi. "Aman" dedi, "Efendi Hazretleri senden böyle söz sâdır olur mu? Allah'ın beyti yanına meyhâne yapılır mı?" deyince, "Burası" dedi, "sûrî beytdir, asıl beyt kalbdir, Allah'ın beyti kalbdir. Sen hakîkî beytin yanına meyhâne yapıyorsun, içki içiyorsun, dolduruyorsun mideni şarâb ile, şimdi câminin kapısına meyhâne yapmaya korkuyorsun, çekiniyorsun, olur mu diyorsun bana" deyince sultan, tövbe etdi bir daha yapmaya. 

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön