Yolunacak Kaz

11 Nisan 2015 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin yeri geldikçe anlatdıkları pek latîf bir hikâyedir.  :

Karlı bir kış günü, biraz güneş açınca, pâdişâh lalasına "Haydi giyin, tebdil gezelim biraz" demiş ve tebdil-i kıyâfet ederek sur dışına çıkmışlar. Bakmışlar orada bir dere kenarında yaşlı bir adam deri tabaklıyor.


- "Selamünaleyküm usta!" demiş pâdişâh.


Deri tabaklayan zât, başını kaldırmış, 


- "Aleykümselam Sultân-ı Cihân" demiş. 


Pâdişâh bakmış ki adam boş bir adam değil,


"Hayrola demiş, altılarda ne yaptın ki, şimdi burada bu soğukta çalışırsın?"


"Sultânım demiş, altıyı altıya katmazsan otuz ikiye yetmiyor"


"Peki demiş gece kalkmadınız mı?"


"Gece kalktık ama ele yaradı Sultânım"


"Peki, sana bir kaz göndersem yolar mısın?"


"Hiç viyaklatmadan yolarım" demiş.


Neyse hayırlı işler dilemişler adama. Biraz daha dolaştıktan sonra saraya dönerken, Sultân, "Lala! Biz o adamla ne konuştuk?" diye sorunca lalası "Vallahi Sultânım ben bir şey anlamadım" demiş. "Siz bir şey söylediniz, o bir şey söyledi ama ne konuştuğunuzu tam anlayamadım, hatta hiç anlayamadım".


Sultân, "Lala" demiş, "sen ki benim en yakınımsın, sen benim dilimden anlamayacaksın, yedi kat yabancı, ilk defa gördügüm adam benim dilimden anlayacak, olacak şey mi? Eğer bunu öğrenmezsen ben bilirim ne yapacağımı. Yarın akşama kadar sana mühlet, hallet bunu".


Pâdişâhın lalası çâresiz eteklerini toplamış koşa koşa gelmiş deri tabaklayan adamı bulmuş.


- "Selamün aleyküm"

- "Aleykümselam"


- "Ustacım, biz bugün buraya uğramıştık biliyorsun. Pâdişâhımızla bir şeyler konuştunuz. Dönderken Pâdişâh bana sordu, ben ne konuştuğunuzu îzâh edemedim. Evvelâ şunu sorayım. Biz tebdil geziyorduk; sen nereden anladın onun pâdişâh olduğunu ki 'Sultân-ı Cihân' diye selâmladın?" 


- "Bu, Pâdişâhla bizim aramızda bir sırdır. Bunu öğrenmek için bir kese altın gerekir." demiş debbağ. 


Vezîr, hemen çıkarmış, "Al" demiş, "haydi söyle" 


- "Ben dericiyim, deriden kürkten anlarım. Pâdişâhımızın üzerinde o kadar pahalı bir kürk vardı ki, bunu ancak pâdişâh giyebilir dedim. Bu zât olsa olsa pâdişâhtır dedim. Onun için öyle selâmladım".


- "Peki, siz altılı maltılı bir şeyden konuştunuz, altıyı altıya katmazsan otuz ikiye yetmiyor filan dediniz".


- "Şimdi efendim o da bir sır" demiş debbağ. 


Ona da bir kese altın vermiş. Keseyi verince debbağ demiş ki,


- "Efendim, yani altı ay yaz günlerinde niye çalışmadın da şimdi kışın bu soğukta bu işlerle uğraşıyorsun." dedi. Ben de dedim ki, "Altıyı altıya katmazsam olmuyor, senenin altı ay yazı ve altı ay kışı çalışıyoruz, yine de otuz iki dişe yetmiyor, yani karnımız doymuyor, geçinemiyoruz. Mecburen çalışıyoruz".


- "Peki demiş, bir başka şey daha sordu sana, geceleri kalkmaktan falan bahsetti, "Geceleri kalkmadın mı?" diye. Sen de, "Kalktık ama işe yaramadı, ele yaradı" dedin.


- "Efendim, o da başka bir sır" demiş. Bir kese altını daha aldıktan sonra, "Geceleri kalkmaktan maksat, 'çoluk çocuk yapmadınız mı?' diye sordu. Biz de, "Oldu ama ele yaradı, iki kızımız oldu, gelin olup gittiler, biz karı koca kaldık, kendi maişetimizi çalışıp kazanmak zorundayız dedim." demiş.


- "Peki, en sonunda bir kazdan bahsetti, 'Bir kaz göndersem yolar mısın?' dedi, o nedir?"


"Aman devletlim, onu da siz anlayıverin artık." demiş. O da sensin diyememiş.


www.muzafferozak.com
Listeye geri dön