26 Mayıs 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
"Çağırın bakalım buranın ahâlîsinden ileri gelenleri de ne derdleri varmış dinleyelim"...Tabii hemen çağırmışlar...O beldenin esnafı, tüccarı ve sanatkârları arasından aklı başında, paşanın huzûrunda söz söyleyebilecek olanları toplamışlar ve vâlînin huzûruna çıkarmışlar...Vâli, büyük bir kibir ve gururla, toplananlara hitâben :
"Söyleyin bakalım ne gibi derdleriniz var...Hemen çâresini bulayım, sizi o derdlerden hemen kurtarayım"Şehrin temsilcileri demişler ki :
"Efendim, biz yüncülükle geçinen bir beldeyiz, bu sene bizim en büyük derdimiz şudur ki, yün kıtlığından dolayı bu yıl esnaf da, tüccar da, sanatkârlarımız da para kazanamadı...Borçlarını ödeyemediler...yeni yeni borçlara girdiler..."Daha bunların ağzında laf bitmeden bizim kibirli vâli hemen söze atılıp :
"Amaaan, derd ettiğiniz şeye bakın...Ben de mühim bir derdiniz var zannettim...Bu derdin çâresi çok kolay...Bu sene yünü bol ekin, seneye yün çok çıkar, o zaman mesele kalmaz..."Bunu duyan halk, gülsün mü ağlasın mı bilememiş ve saraya şöyle bir dilekçe göndermişler...
"Gönderdiğiniz vâlinin, yünün nerden çıktığından, buğdayın nerden bittiğinden haberi yok!...Bu adam mı koskoca şehri idâre edecek?..."Hattat Hâmid merhûmun kaleminden çıkan yukardaki levhada Sultan 3. Mustafa Han'ın şu kıt'ası yazılıdır...