Yûsuf ile Züleyha

9 Haziran 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Aşk-ı Mecazi
Muzaffer Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Aşk, sâlikâna kendi derecesine göre teveccüh eder. Kimisi bu aşkı bir kadında görür, kimi kadına erkekde tecelli eder. Sevgililer Tûr-i Sînâ misâlidir. Seven sevdiğinde Hakk'ı görür ama sevgililer arada perde olur. Aslında bütün aşklar, mahbûb-i hakîkî olan Allah'adır. Kim ki o perdeyi kaldırdı Hakk'ı buldu.
Efendi Hazretleri, "Aşk-ı hakîkiye aşk-ı mecâzîden gidilir" buyururlar ve Kur`ân-ı Kerîm'de aşk-ı mecâzîye misâl olarak zikredilen ve şâîrlere verdiği ilhâm ile zamanla bir destâna dönüşen ve hakkında bir çok eser kaleme alınan Yûsuf ile Züleyhâ kıssasını şöyle anlatırlardı :
Yûsuf, ard-ı Ken'ân'da idi. On bir kardeşi vardı. Ya'kûb aleyhisselâm gördüğünü oğlu Yûsuf'da görmüşdü. Yani Yûsuf'un vücûdu Ya'kûb'a Tûr-i Sinâ misâli olmuşdu. Kardeşleri, babalarının Yûsuf'a olan bu muhabbetini çekemediler ve Yûsuf'u kuyuya attılar. Tıpkı bizim rûhumuzu vücûd kuyusuna attıkları gibi. Bir kervan su almak üzere o kuyuya geldi. Kovalarını o kuyuya attılar ve kuyudan su yerine güzel bir delikanlı çıkardılar. Sonra Yûsuf'u götürüp Mısır'da pazarda köle diye sattılar.
Yûsuf öyle bir mir'âtdı ki Hakk teâlânın Cemâl sıfatı onda tecellî etmişdi. Yûsuf, öyle  güzeldi ki onu gören hâmile bir kadın çocuğunu düşürürdü. Onun güzelliğine bakarken elini kesenler acısını duymazdı. 
Yûsuf köle olarak satışa çıkarılınca, onu Mısır Kıtfîri satın aldı. Mısır'da önemli bir mevkide bulunan bu adamın karısının adı Züleyhâ idi ve o da çok güzel bir kadındı. Züleyhâ Yûsuf'u görünce ona âşık oldu ve defalarca aşkını i'lân etti. Fakat Yûsuf, hiç bir zaman sıddîkiyyetinden dönmedi.
Züleyhâ aşkından o hâle geldi ki, Yûsuf'dan kim haber getirirse incilerini, altınlarını, gümüşlerini, zümrütlerini, yâkutlarını başından aşağı saçardı. Züleyhâ aşkı uğruna herşeyini fedâ etti. Zâten aşkın da kâidelerinden biri sevdiği uğruna her şeyini fedâ edebilmekdir. 
Zamanla Züleyhâ yaşlandı, beli büküldü, alnı kırıştı, eski güzelliğinden eser kalmadı. Vaktiyle hem büyük bir servete hem de eşsiz bir güzelliğe sâhib olduğu halde, hudûdullaha riâyet etmeyip şehvetine mağlûb olduğu için Allah onu zelîl etti. Yûsuf ise, köle olduğu halde, Allah'ın hudûduna riâyet ederek iffet ve ırzını muhâfaza ettiği için Mısır'a sultân oldu. Zîrâ Allah'ın her bir emrinde yüz bin esrâr vardır.
 
Yûsuf, günlerden bir gün atın üzerinde giderken, halk iki tarafında toplanmış, onu alkışlayarak teşyi ediyorlardı. O kalabalığın arasında bir kadın vardı, o kadın Züleyhâ idi. O da oraya gelmiş Yûsuf'u seyrediyordu.Yûsuf, o kalabalığın arasında Züleyhâ'yı gördü ve kendisine olan aşkından dolayı herşeyini fedâ eden bu kadına doğru atını sürdü. O güzeller güzeli Züleyhâ'nın güzelliği harâb olmuşdu. Herşeyin harâb olacağı gibi. Hangi güzellik güzellere bâkî kaldı, hangi hükümdâra mülkü sâdık kaldı, hangi mahkeme hâkime mük oldu. Nice güzeller helâk olmuş, hattâ bastığımız toprak hangi dilberin dudağı, hangi sevgilinin yanağı bilinmez olmuşdur. Toprak olan bedenlerin kimisi kadeh, kimisi testi, kimisi de tuğla olmuşdur. 
Yûsuf, Züleyhâ'ya doğru gitti ve atından aşağıya indi. Kendi uğruna, aşkı nâmına her şeyini fedâ eden bu kadının elinden tuttu. Halk onları seyrederken Yûsuf, ellerini bârigâh-ı ehadiyyete açtı ve "Yâ Rabbi, benim nâmıma şu hâle gelen bu kadını eski hâline döndür. Bu sünnetullaha muhâlifdir ama ben bunu senden istiyorum" diye niyâz etti ve duâsı hemen müstecâb oldu zîrâ duâyı eden Yûsuf-ı Sıddîk bir peygamber idi. 
Züleyhâ, eski endâmına, eski güzelliğine kavuşdu. Yûsuf, kendisine olan âşkından deli dîvâne olan bu kadını nikâhına aldı ve sarayına götürdü. O akşam gerdek odasına girdiler. Züleyhâ Yûsuf'a "Sakın bana elini sürme" dedi. Yûsuf, sebebini sorunca Züleyhâ, "Sen bana perde olmuşsun, ben aslında Allah'ı seviyormuşum. Artık sen aradan çık" dedi. Yûsuf "Hatırlamıyor musun? Bir vakitler sen beni kovalıyordun, ben senden kaçıyordum. O günleri unuttun mu?. Şimdi sen benim helâlimsin. Benden neden kaçıyorsun?" dedi. Züleyhâ "Ben aslında Allah'a âşıkmışım ama farkında değilmişim, Allah aşkına peşimi bırak" dedi.
 Mecnûn'a sordular Leylâ nic'oldu
Leylâ gitdi adı dillerde kaldı
Benim gönlüm şimdi bir Leylâ buldu
Yürü Leylâ ki ben Mevlâ'yı buldum
Leylâ Leylâ derken Allah'ı buldum

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön