29 Aralık 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, Süleymâniye'de oturduğu yıllarda, bir kış mevsiminde, yatsı namazını Süleymâniye Câmi-i Şerîfinde cemâatle edâ etdikden sonra, câmide bulunan bir ihvânını evine davet etmiş. Akşam yemeğinden sonra, ona dönmüş, "Sen hiç salâtü'l-hayr kıldın mı?" diye sormuş. "Hayır kılmadım" deyince, "Haydi öyleyse bu gece berâber kılalım" buyurmuşlar. Efendi Hazretleri namazı tarîf etmişler, "Bu namaz yüz rekatdır, her rekatda Fâtiha'dan sonra on ihlas okunur" buyurmuşlar. Dile kolay yüz rekat ve her rekatda on ihlâs okunacak. Efendi Hazretlerinin arkasında namaz kılan o zât diyor ki, "Namazın yarısına kadar şöyle böyle idâre etdim, fakat bir yerden sonra iş çok zorlaşdı. Öyle ki, altımdaki halının aslında yumuşacık olan tüyleri sanki birer diken olmuş her yerime batıyordu. Namazı zar zor tamamladım. Namazdan sonra bir de bakdım, Efendi Hazretleri gâyetle dinç, üzerinde hiç yorgunluk emâresi yok, namaza nasıl başladıysa aynı o vaziyetde, aynı şevk ve neşe içerisinde. Hayretler içerisinde kaldım".
İşte böyle olur ehlullahın namazı, işte böyle olur evliyâullahın namazı, işte böyle olur âşıkların namazı. Yüz rekat, iki rekat gibi gelir onlara. Namazdan, zikirden, ibâdetden yorulmaz onlar. Bilakis dinçleşirler. İbâdet, zikir, namaz neşe verir onlara, zevk verir, şevk verir. Bu bir hazz-ı manevîdir, bunu ancak tadan bilir.