Oruç, cihâd-ı ekbere yani nefs ile mücâdeleye işâret eder demişdik. "Es-savmu cünne/Oruç kalkandır" hadîs-i şerîfinde de bu cihâda işâret olduğunu söylemişdik. Hiç şübhe yok ki, düşmana karşı yapılan harbde de nefse karşı yapılan savaşda da zafer, dâimâ sabır, sebât ve metânet ile kazanılır. Sûre-i Âl-i İmrân'ın sonundaki "يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ yâ eyyühellezîne âmenüsbirû ve sâbirû ve râbıtû vettekullahe lealleküm tüflihûn" âyet-i kerîmesinde buna işâret vardır. Bu âyet-i kerîmede mêâlen, "Ey îmân edenler sabredin, düşmanlarınıza karşı sebat gösterin ve hep uyanık olun ve Allah'dan korkun ki kurtuluşa eresiniz" buyurulmuşdur. Resûl-i Ekrem Efendimiz de "Es-savm nısfu's-sabr/Oruç sabrın yarısıdır" buyurmuşlardır. Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, yaz mevsimine denk gelen bir Ramazan ayında havanın çok sıcak olduğu bir Cuma günü hutbe okurken cemaat arasında uyuklayanlar olduğunu görünce hutbeye ara verip şu îkâzda bulunmuşlardı :
Uyuma! Ben dün gece hiç uyumadım. On dakîka dahî uyumadım. Öyle hemen havanın sıcaklığı ile yumuşarsan yarın harb zamânı olursa günlerce uyumayacağız, aç kalacağız, o zaman ne yapacaksın? Metîn ol! Allah'ın huzûrundasın ya, hemen böyle yumuşamak, kendini salıvermek de ne oluyor! Topla kendini! Bir zaman gelir, günlerce aç kalırsın, uyuyamazsın. Bu yaşadığın devrin, yaşadığın zamanın kadr u kıymetini bil! Bu nimet Allah'ın nimetidir. Balık suda yüzdüğü halde, sudan haberi olmadığı gibi, biz de nimet içinde yüzüyoruz ama içinde bulunduğumuz nimetden haberimiz yok. Hep yok diye ağlanıyoruz. Allah sıhhatini alsa ne yapacaksın? Dişin ağrısa sabaha kadar uyuyamazsın. Suyu içerken rahat etdin, ya çıkaramazsan ne olacak? Ekmek bulamıyorum diye ağlanıyorsun değil mi? Peki ekmek buldun yedin, ya çıkaramazsan ne olacak? Varda darda Allah'a hamd u senâ et. Metîn ol biraz. Kendine çeki düzen ver. Hiç öyle hemen uyumak olur mu! Ben dün gece on dakîka dahî uyumadım. Hiç uyumadım. Kendimi medh için konuşmuyorum, estağfirullahe'l-azîm, sana önder olayım diye konuşuyorum.