27 Aralık 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
ve
ÎZÂHI
Zâhidâ gel mekteb-i irfâna gir
Şol ledünnî ilminin zevkine ir
Öl bugün ölmezden ön kendin kayır
Hakk yolunda cânu bâşı u mâlı vir
Gerçi insana zâhirî ilimler de gereklidir ama ma'rifetullah bunlarla elde edilmez. Ma'rifetullah tahsîli için, zâhirî ve dünyevî ilimleri tahsîl ettikden sonra mücâhde-i nefs yoluyla ilm-i ledünnün zevkine varmak lâzımdır. İlm-i ledünn kitaplardan, hocalardan öğrenilmez, doğrudan Hakk katından gelir. Bu zevke ermek için Allah yolunda nefs ile cihâd ederek ölmeden evvel ölmek yani benlikden külliyen geçerek fenâ makâmına ermek gerekir.
Mâl u mülk ü saltanat yükdür kamu
Varlığındandır bu cümle güft u gû
Len tenâlu'l-birre hattâ tünfikû
Hakk yolunda cân u bâş u mâlı vir
Dünyâ metaı ve dünyevi makâmlar kul ile Allah arasında perdedir. Bu dünyânın gulgulesi kendinde varlık görenler insanlar yüzündendir. Her şeyini Allah yolunda fedâ edenler mutlak se'âdete ve huzûra ererler. Nitekim Kur`ân-ı Kerîm'de "Len tenâlu'l-birre hattâ tünfikû mimmâ tuhibbûn" buyrulmuşdur. Yani "İnsan sevdiklerini fedâ etmedikçe birre vâsıl olamaz". Kişinin en sevdiği şey kendi nefsi ve benliğidir. Onlardan külliyen geçmedikçe maksad-ı a'lâ olan cennet-i zâta erişmek mümkün olmaz.
Bend-i tende haps olur şol ben diyen
Yokluğa irmez sivâya 'amm yiyen
Hakk'ı bulmaz bulduğun yiyüp giyen
Hakk yolunda cân u bâş u mâlı vir
Benliklerinden vazgeçemeyenelerin rûhu âdetâ kafesde hapsolmuş kuş gibidir. Kafes beden ve bedene tealluk eden dünyevî şeylerdir ki hepsine birden mâsivâ denir. Mâsivâyı terk etmeyen, dünyâya muhabbet besleyen kimseler Hakk'ı bulamaz.
Nefsine iden gazâ Hakkıyâ
Cânına irdi fütûh-i Kibriyâ
Böyle geldi enbiyâ vü evliyâ
Sen de Hakk yolunda cân u bâşı vir
Tarîkat, nefs ile cihâd üzerine kurulmuşdur. Bu mücâhedenin semeresi de, ilâhî fetihlerdir. Tarîkat yol demekdir. Bu yol, peygamberlerin ve onlara vâris olan velîlerin ta'rîf ettiği yoldur.
İsmail Hakkı Bursevî
Kuddise Sırruh