31 Mayıs 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
KISSA
Vaktiyle çok zâlim bir pâdişah varmış, zulmü ayyûka çıkmış. O zâlimin elbiselerini diken terzi, müslüman bir adammış, kalbinde Allah korkusu varmış. Terzi, pâdişâhın yaptığı zulümleri görünce, içine bir şüphe düşmüş. Şüphesini gidermek için bir hocaefendiye mürâcaat etmiş ve ona sormuş, "Hocam, bu zâlimin elbiselerini ben dikiyorum, acaba onun zulmüne iştirak etmiş olur muyum?" demiş. Hoca Efendi yalnız âlim değil aynı zamanda ârif bir adammış, terziye demiş ki, "Bunun acabâsı filan yok, hiç şüphe yok ki sen de onunla zulümde müştereksin. Acabâ ve şüphe, sana iğne ve iplik veren adamda olabilir, 'Acaba bu zulme ben de iştirak ediyor muyum?' diye şüphe etmesi gereken kişi odur" demiş.
HİSSE
Biz zulüm denince, hep vurmak, kırmak, öldürmek, çalmak, çırpmak gibi fiilen yapılan haksızlıkları anlıyoruz. Halbuki zulüm bunlardan ibâret değildir. Zâlime yardım etmek de, destek olmak da zulümdür. Bu destek fiilen de olabilir, sözle de olabilir, susarak da olabilir. Yani zâlimin zulmüne rızâ göstermek, o zulmü tasvîb etmek de zulümdür. Hattâ zâlimin zulmüne itiraz etmemek bile zulme iştirak etmek demekdir. İnsan bir zulme şâhid olduğunda, mümkünse eliyle, değilse diliyle düzeltmeli, bunları yapamıyorsa hiç değilse kalbiyle buğz etmeli, zulme rızâ göstermemeli.
Cenâb-ı Hakk, zâlimleri ve zâlimlere destek olanları lanetlediği gibi, zâlimlere meyl edenleri bile cehennem azâbı ile tehdîd etmişdir. Bakınız yukarıdaki levhada yazılı olan, âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hakk ne buyuruyor :
Bu âyet-i kerîme, kendileri bizzat zulmetmedikleri halde, zâlimlere meyl etmeleri sebebiyle cehennem ateşiyle azâb görecek olanları beyân etmekdedir. Bu âyet-i kerîmenin anahtarı meyl tabiridir. Meyl, ilgi ve alâkanın en düşük derecesidir.
Zulm eyleme bir ferde sen gelmeyesin bin derde sen
Olur isen zulme resen rûh-i revânın incinir