27 Şubat 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Vaktiyle Basra'da vâlilik yapan bir idâreci son derece zâlimmiş. Herkes onun zulmünden tir tir titrer, kimse onun zulmüne karşı koyamadığı gibi âlimler ve zâhidler bile ona nasîhat etmekden korkarmış. O devirde Basra'da Ebû Saîd nâmında mecâzib-i ilâhiyyeden bir zât varmış. Basra'nın zâhidleri toplanıp, "Şu zâlimin hakkından gelse gelse ancak Ebû Saîd gelebilir. Ondan ricâ edelim de Cuma günü vâli minbere çıkıp da konuşmaya başladığı zaman ona bir güzel haddini bildirsin" demişler. Cuma günü vâli minbere çıkıp da cemaate adâletli olmalarını ve iyilik yapmalarını tavsiye edince Ebû Saîd, hemen ayağa kalkmış ve vâliye hitâben şöyle demiş, "Yüce Allah Kitab-ı Kerîminde يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ * كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ" buyuruyor yani Ey mü'minler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz, yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah katında büyük bir buğza sebeb olur diyor. Senin bundan haberin yok mu?!" demiş. Halkın önünde rezîl olan Vâli'nin dili tutulmuş, ne verecek bir cevâb, ne de söyleyecek bir söz bulabilmiş, utancından hutbeyi yarıda bırakıp, minberden aşağı inmiş.Buna benzer bir hâdise de zulmüyle meşhûr olan idârecilerden Haccâc-ı Zâlim zamânında olmuş :
Haccâc-ı Zâlim zamânında, mecâzib-i ilâhiyyeden Meymûn Vâsıtî adında bir zât varmış. Meymûn'un hitâbeti o kadar kuvvetli sözü o kadar tesirli imiş ki, şöhreti Haccâc'a kadar uzanmış. Haccâc, onun sohbetini dinlemek için husûsi olarak zaman ayırmış ve Meymûn'un bulunduğu yere gelmiş. Haccâc, Meymûn'un sohbetini dinleyip kendisine hayrân kalınca, ona hitâben, "Şaşılacak şey! Böyle güzel konuşan birine deli denir mi?!" deyince Meymûn ona şu cevâbı vermiş : "Yâ Haccâc, bunda şaşılacak bir şey yok zîrâ dünyâ ehli, muhabbet ehline deli derler. Sen şunu duymadın mı ki, Resûlullah'ın ashâbını gören bir zât, onları görmeyenlere onları tarif ederken, 'Eğer siz onları görseydiniz onlara deli derdiniz, eğer onlar sizi görselerdi, sizin âhirete îmânınız olmadığına hükmederlerdi' demişdi. Eğer sen de Allah'a ve âhiret gününe bütün kalbinle inanmış olsaydın, böyle zâlim olmazdın, bütün derdin güzel elbiseler giymek ve lezzetli yemekler yemek olmazdı".
Haccâc Meymûn'un bu sözlerinden hiç ders almayıp, "Eğer beni medhedersen sana büyük bir ihsânda bulunurum" deyince Meymûn, "Vallahi, sende güzel bir şey yok ki onları anlatıp seni öveyim, benim senin hakkında bildiğim şeyler hep kötü, eğer senden bahsetmem gerekse seni hep zemmetmem gerekir" demiş. Haccâc aklı sıra Meymûn'u para ile kandıracağını zannedip, "Eğer beni medhedersen sana dört bin dirhem vereceğim" deyince Meymûn, "O para kimden çalındıysa git hemen ona iâde et. Seni kötüleyenleri susturmak ya da seni medhedenleri mükâfâtlandırmak için onlara para dağıtan cömert hırsız olma!" demiş.