Zaman İçinde Zaman

8 Şubat 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Aksaray'da bir eve iftara gitdik Ramazan'da. Hünkâr İmâmı vardı, Padişâh İmâmı yani, o da orada. Bana dedi ki, "Yarın akşam" dedi, "Merkez Efendi'de benim yerime namaz kıldırabilir misin?" dedi, "ben Merkez Efendi'de namaz kıldırıyorum hâfız" dedi bana. O vakit gencim, daha askerlik yapmamışdım. "Kıldırırım" dedim. Ramazan'ın on beşinci gecesiydi, hiç unutmuyorum. Merkez Efendi'ye gitdik, câmiye girdim, içeriye, kimse yok hiç. Kapıda bir İsmâil Dede vardı, oturuyor kapıda. İçeri girdim, minder koymuş bana, mukâbeleye başladım ben. O vakit sesim mesim açık. Birkaç sayfa okudum, gelen giden yok hiç. Kendi kendime bağıra bağıra okuyorum. Durdum, sadakallahü'l-azîm dedim. Sonra dışarı çıkdım, "İsmâil Dede!", "Ne var?". "Cemâat yok mu burada yâhu?". "Var" dedi. "Fesübhânallah! Kimse yok". Dedi, "Bir saat sonra bizde burada namaz kılınır" dedi, "uzak olduğu için" dedi. Uzak olduğu için bir saat sonra. "E söylesene be" dedim, "ne bağırtıyorsun beni içeride, bangır bangır bağırdık". Oturduk, bir saat sonra halk geldi. Beni görmüşler, demişler ki, "Bu, Fâtih Câmisinin sofusudur, namazı uzatır, bilmem ne filan". Bir adam geldi, uzun boylu firenk sakallı, Kambur Şerâfettin'in kardeşiymiş, Diyânet Reisi Kambur Şerâfettin'in kardeşiymiş. Böyle uzandı, "Erenler" dedi, "Buyrun, istemeden verenler" dedim ben, "nedir?". "Namazı uzatma" dedi. Dedim, "Sen benim namazıma ne karışıyorsun yâhu, sen git arkada ne yapacaksan yap" dedim. Neyse, geçdik mihrâba, namazı kıldırdık. Sesim filan açık o vakit. Gencim yani daha askerlik yapmamışdım. Sonra geldi, "Gene bekleriz sultânım" dedi. Onlar ilâhiyle kılıyorlar namazı, tabii makâmâta âşinâyım ben. "Bekleriz gene" filan dediler. Bizi at arabasına aldılar. Orada kahvede oturduk, çay içdik, istirahat etdik filan, ondan sonra arabayla çıkdık geldik Aksaray'a, bakdım, daha Muratpaşa'da namaz kılınıyor. Yaaa! Aaaa hâlâ millet namaz kılıyor orada.
İşte buna tayy-ı zaman derler. Yani zamanın uzaması, genişlemesi. Allah bazen zaman içinde zaman halkeder, yani zamanı bast eder ve sevdiği kullarını zamandan âzâde kılar. Öyle ki, uzun zamanda yapılacak işler bir âna sığar. Efendimizin Mi'râcında vâki olduğu gibi.

Efendi Hazretlerinin başına gelen bu hâdisede, en az bir saat namazdan önce cemaati beklerken geçmiş, namaz da en az bir saat, çünkü Enderûn Usûlü ile kılıyorlar, en az bir saat de namaz sonrasında istirahat için geçen zaman var. Bu itibarla, yolu hiç hesâba katmasak bile en az üç saatlik bir vakit geçmesi lâzımken, neredeyse hiç zaman geçmemiş. İşte bu, Allah'ın sevdiği kullarına yani velîlerine, dostlarına bir ihsânıdır.

Listeye geri dön