12 Ağustos 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Amerika'daki bir sohbetlerinde anlatmışlardı :
Burada yer altı trenleri var. Orada bir adam New York'da soğukdan ne yapdı, sıcak yer buldu, orada yatdı. Ama bu adam esrarkeş ve hiç evi yok, barkı yok, parası yok, yiyeceği, içeceği yok. Bir işi de yok, böyle serseri geziyor. Yatdı oraya. Rüyâsında görüyor ki, evleri var, barkları var, bankada parası var, şusu var, busu var. Hep böyle rüyâdan görüyor bunları bu adam. Hattâ metresleri var teresleri var, arabaları var, bir kaç tâne arabası var filan, böyle görüyor kendisini. Sonra polisler geliyorlar, orada görüyorlar onu. Ayakla vurup, dürtüyorlar onu. "Kalk! Kalk oradan!". Bir gözünü açıyor, gördüğü hepsi rüyâymış meğerse. Ne parası var ne arabası. Akşamdan yatmış oraya, donmayayım dışarıda diye. Şimdi bu, gördüğü rüyâ, Allah'sız zenginin, Allah'sız vâriyet sâhibinin hâli bu. Esâsında çıplak ama kendisini zengin görüyor. Uyandı mı, bir de bakıyor ki hiç bir şey yok elinde, hepsi alınmış. Eyvaaah! Felâketin büyüğü!
İkinciyi alalım şimdi. Bir zengin, o da New York'un en mûtenâ otelinde kalmış, rüyâsında fakîrlik rüyâsı görüyor. Evi yok, barkı yok, ekmeği yok, işi yok, bilmem neyi yok, filan filan filan böyle böyle böyle. Düşünce içerisinde kafası. Bir de uyanıp bakıyor ki, yâhud uyandırıyorlar, "Beyefendi, vakit geldi kalksana" diyorlar, "sabah oldu artık" diyorlar, bir de uyanıyor ki, "Oooo elhamdülillah, kendisi râhat bir sarayda, görmüş olduğu rüyâdan başka bir şey değil.
İşte dünyâ hayâtı bunun misâli. Fefham. Düşün! Hayat bu işte.