31 Ocak 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Seyr-i sülûkdan maksad, devlet-i muhabbet ve huzûra nâil olmakdır. Bu şerefe nâil olanlar için 'âdî olan zikre ihtiyâç messetmez. Çünki zikir bir noktadadır, huzûr ise kâffe-i vücûdu ihyâ ediyor. Huzûrun mebâdîsi yâd demekdir. Yâd olursa hâne-i vücûd âbâd olur. Hakk Teâlâ Hazretleri, bir vakit 'ıbâdından gâfil olmadığı gibi, Hâlık'ından gâfil olmayan ve O'nu hâtırından çıkarmayan bir 'abdin hâline de yâd ta'bîr olunur. Şer'-i şerîf dâiresinde bulunup, muhâfaza-i yâd eyleyen bendesini Cenâb-ı Hakk, çok sever. İşte bunun için ricâ-yı fakîrânem budur ki, bu şerefden mahrûm olmayalım. Muhabbet-i mâsivâya meftûn bir kalb ile Mahbûb-i Hakîkî'nin huzûruna varmayalım.Lisâna âşinâ olmayanlar için Hazret'in bu beyânâtını îzâh edelim :
Bir tarîka dâhil olup, mürşidin verdiği evrâd ve ezkârı okumakdan maksad, Cenâb-ı Hakk'ın muhabbetini kazanmak ve O'nu hep hatırda tutacak hâle gelmekdir. Zîrâ bildiğimiz zikir, yani muayyen bir zamanda ve belli bir adedle çekilen zikir, vakit ve sayı ile sınırlıdır ve basitdir. Devamlı Hakk'ın huzûrunda olduğunu bilerek yaşayan bir kimse ise, her an bütün varlığı ile Allah'ı zikrediyor demekdir ki bu zikrin çok yüksek bir mertebesidir. Zikrullaha devam ede ede gelinen bu hâle yani Cenâb-ı Hakk'ı hiç unutmama hâline "huzûr", "yâd" ya da "ihsân" denir. Bu hâle erişenlerin yola yeni giren sâliklerin yaptıkları basit zikre ihtiyâcı yokdur. Cenâb-ı Hakk'ı hiç unutmayan, O'nu devamlı hatırında tutan bir kimse elbette ki O'nun emirlerine harfiyyen riâyet eder ve yasaklarından da kaçınır. Allah'ı hiç unutmayan yani O'nu devamlı zikreden bir kul, Allah'ın da kendisini devamlı zikrettiği ve çok sevdiği bir kul demekdir ki bir kul için bundan daha büyük bir şeref olamaz.