15 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Amerika'daki bir zikir meclisinden sonra, zikri seyretmeye gelen Amerikalılarla sohbet ederlerken, zikir her zamankinden daha kısa sürdüğü için birisi sordu, "Yoruldunuz mu?" dedi. Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Hayır ben yorgun değilim. Bilakis ben şimdi dinçleşdim. Buradaki halkı sıkmayayım diye zikri kesim ben. Yorulduğumdan değil. Biz o hâle geldiğimiz vakitde, yorulmayı bilmeyiz, yorulmanın ne olduğunu. Kalblerine bir sıkıntı gelirse, onlar bundan bir feyz alamazlar, onun için kısa kesdim, onlar için kısa kesdim.
Sıcak bir çölde harâretli olan bir kimse, su içmeye kanar mı? Kanar mı, kanmaz. Bizim de Allah'ın aşkına, Allah'ın kudret eliyle sunduğu aşk şarâbına kanmıyoruz. Onun için her gün gecede ve gündüzde Allah'ı tesbîh ederiz. Çünkü O'nunlayız. Bu da Cenâb-ı Hakk'ın bize vermiş olduğu tevfîkidir, Allah'ın tevfîkidir yani.
Efendi Hazretleri, gençlik yıllarından beri zikir meclislerinin müdâvimi olup, kendileri de zikir meclisleri tertîb ederler, zikre doymazlardı. Bir seferinde altı saat hiç ara vermeden zikrullaha devâm etdiklerini kendilerinden dinlemişdim. Gençlik yıllarında Süleymâniye'deki devlethânelerinde sık sık zikir meclisleri tertîb etdiklerini, sabahlara kadar zikir yapdıklarını da biliyoruz. Efendi Hazretleri mûsıkîye de vâkıf ve sesi de bir zamanlar çok parlak olduğu için, bu meclislerde bizzat kendileri de ilâhiler okur, kasîdeler okur, zikre iştirâk edenleri mest ederlermiş. İşin en acâib tarafı, son yıllarında hastalıkları sebebiyle, düz yolda elli metre dahi yürümekde zorlandıkları hâlde, zikrullaha girdiklerinde bambaşka bir hâle bürünürler, âdetâ gençlere taş çıkartırlar, en ufak bir yorgunluk, yâhud zayıflık alâmeti göstermezlerdi. Aşka gelirler, hop hop hoplarlar, şevke gelirler gümbür gümbür ilâhiler söylerler, esmâ çekerler, tepeden tırnağa sırılsıklam terlerler fakat yine de dinçliklerinden hiç bir şey kaybetmezlerdi. Aynı şey mihrâba geçdiklerinde, imâmet yapdıklarında da olurdu. "Hastaydım, ayakda zor duruyordum, mihrâba geçdim, iyi oldum, elhamdülillah" dediklerini çok iyi hatırlıyorum. Babamdan duymuşdum, vaktiyle Süleymâniye'de teravih namazı kıldırdığı senelerde, her akşam orada namazı kıldırdıkdan sonra dergâha gelir, bir de orada terâvih kıldırırmış. Otuz Ramazan, senelerce bu böyle devâm etmiş. Düşünebiliyor musunuz! Hâsılı, buyurdukları gibi, zikirden, ibâdetden yorulmak şöyle dursun, bilakis dinçleşirler, gençleşirler, kuvvet bulurlardı.
www.muzafferozak.com