5 Şubat 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Duâ, insanın ya kendisi ya da bir başkası için Allah'dan bir şey istemesi yani bir dilekde bulunmasıdır. Duâ, insanın aczini itiraf etmesi ve Cenâb-ı Hakk'ın büyüklüğünü kabûl edip, O'na muhtâc olduğunu beyân etmesi bakımından kulluğun bir şartı sayılmış ve makbûl bir ibâdet olarak kabûl edilmişse de bu avâm içindir. Havâss için efdal olan olan duâ değil zikrullahdır. Nitekim bir hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmuşdur :
مَنْ شَغَلَهُ الْقُرْآنُ وَذِكْرِي عَنْ مَسْأَلَتِي أَعْطَيْتُهُ أَفْضَلَ مَا أُعْطِي السَّائِلِينَ وَفَضْلُ كَلاَمِ اللَّهِ عَلَى سَائِرِ الْكَلاَمِ كَفَضْلِ اللَّهِ عَلَى خَلْقِهِ
Kim benden istekde bulunmayı bırakır da Kur`ân'la ve benim zikrimle meşgûl olursa, ona, benden istekde bulunanlara verdiklerimden daha iyisini veririm. Allah kelâmının diğer kelâmlara üstünlüğü, Allah'ın mahlûkâta üstünlüğü gibidir.
Bir hadîs-i şerîfde de şöyle buyurulmuşdur :
أَفْضَلُ الذِّكْرِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَفْضَلُ الدُّعَاءِ الْحَمْدُ لِلَّهِ
Efdalü'z-zikr lâ ilâhe illallah efdalü'd-du'â elhamdülillah.
En fazîletli zikir "lâilâheillallah", en fazîletli duâ "elhamdülillah"dır.
Zikrullahın duâdan makbûl olmasının hikmetlerine gelince;
- Duâ edip Allah'dan dilekde bulunan bir kul, hâlinden râzı değildir. Halbuki Hakk'ın kendisinden râzı olduğu kul, her hâline râzı olan kuldur. Hâline râzı olan kul, bir şey istemez.
- Duâda enâniyyet yani benlik vardır. Duâ eden nefsi için ister. Halbuki Hakk'a makbûl olmak için benlikden kurtulmak lâzımdır.
- Duâ eden kişi, nefsi için bir şey istemeyip, başkası için dilekde bulunsa bu bile Allah ile arasında bir perde olur zîrâ istediği şey ister dünyevî ister uhrevî olsun mâsivâdır.
Duâ etmeyip, sadece zikrullah ile meşgûl olan ve Kur`ân okuyan kimse, mâsivâdan yüz çevirip, sadece Allah ile meşgûl olduğu için yaptığı iş, Hakk katında daha makbûldur.
Zikr-i Hudâ'ya et devâm Hakk aşkıdır dârü's-selâm
Sâmî'ye mahsûl-i merâm Şâfî Hudâ Kâfî Hudâ