26 Şubat 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, zikir meclislerini herkese açık tutar, hiç kimseyi reddetmez, dîn, mezheb, renk, ırk farkı gözetmeden herkesi kabûl ederlerdi. Yurtdışındaki zikir meclislerinde de bu hep böyle idi. Bir seferinde, bundan çok etkilenen bir Amerikalı, Efendi Hazretlerine şöyle bir soru sormuşdu : "Zikri herkese açmanızdan çok etkilendim, bunu hep mi yapıyorsunuz, yoksa bunun bir sebebi mi var?" demişdi. Efendi Hazretleri bu suâle şu cevâbı verdiler :
Ben şeyhim, Allahu Zü'l-Celâl Hazretlerine herkesi davet ederim. Hiç bir ferdin ne rengine, ne mezhebine bakarım, Allah'a çağırırım.
Bütün mahlûkâtın ekmeli insanoğludur. İnsanoğlunun şerefi de, Allah'ı bilmekle, Allah'ı bulmakla, Allah'la olmakladır. O şerefe insan ancak böyle sâhib olabilir.
"Ekmek ekmek" demekle insanın karnı doymaz, ekmeği yemek lâzımdır. Ama ekmek demeyince de adama ekmek vermezler. Esmâdan müsemmâya gideriz biz. Esmâ çekiyoruz ya, esmâ-yı ilâhiyye, işte o esmâdan müsemmâya yani Allahu Zü'l-Celâl Hazretlerine gideriz. Çünkü her mahlûk, Hakk'a giden bir kapıdır. Hattâ her mahlûkun her nefesini alıp vermesi, bir kapıdır.
Yani bu da evvelâ Hakk'ı ismiyle bilmek, sonra kudretini ve kuvvetini gözle müşâhede etmekle olur. Bu kuvveti, bu kudreti burda görmeyen, baş gözü görse de kalb gözü kördür. Kalb gözü görürse elbet ki, velînimetinin ve Mevlâ'sının bu nimetlerini görecek, kudretine hayrân olacak ve O'nu sevecek.
Öyleyse bu lezzeti duyurmak için, ben herkesi davet etdim, Allah'ı çağıralım beraber diye. Rüzgar esdi, ağaçların hepsi birden sallandılar. Bu ağaç sallanmadı, öteki sallandı değil. Hepsi sallandı, bak.
Gel ne olursan ol gel!
www.muzafferozak.com