Zikrullahın Keyfiyyeti ve Fâtiha'nın Ehemmiyyeti

8 Ocak 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Allahu Zü'l-Celâl Hazretleri buyuruyor ki, "Beni zikrederseniz, ben de sizi zikrederim". Bu zikir, yedi tavır üzerinedir. İnsanın da şerefi Allahu Teâlâ Hazretlerini zikretmekledir. Bir kafadaki dil Allah'ı zikreder, bir vücûddaki kalb Allah'ı sever, bir vücûddaki kalb Hakk sevgisiyle, ismullah anıldığı vakit, vücûdunun her tüyü diken diken olur, o vücûd elbet ki Hakk'ın sevdiği bir hânedir. 
Zikretmek, hatırlamakdır, lugâtçe ma'nâsı. Âşıklar Hakk'ı hatırlamak için zikretmezler, unutmazlar ki hatırlasınlar. Kişi sevdiğini çok zikreder. Seven sevdiğini çok çok zikreder ve zikredildiğini ister. Sevdiğinden bir kimse haber getirse, seven kimse, o sevdiğinin haberini getiren kimseye, elinden gelen her türlü ikrâmı yapar. 
Bu cümleden olarak ahsenü'l-kasas olan, Kur`ân-ı Kerîm'de kıssaların en güzeli, hikâyelerin en güzeli olan, Sûre-i Yûsuf'da, Yûsuf aleyhisselâmı seven ve Yûsuf'a âşık olan Züleyhâ, her kim ki Züleyhâ'ya, "Ben bugün Yûsuf'u gördüm, sevgilini gördüm" dese, üzerinde bulunan ne kadar huliyyât varsa, incisi, altını, cevâhiri, o kimsenin başına dökerdi. İşte seven böyle oluyor.0 Yaa! Kim derse ki Züleyhâ'ya, "Senin sevgilin Yûsuf'u bugün gördüm", Züleyhâ bütün huliyyâtını, ne varsa, onun başına dökerdi. Yani böyle böyle bütün servet ü sâmânını, saltanatını hepsini Yûsuf nâmına verdi, dağıtdı. Bu böyle olunca, bu kulun kula aşkı. Bir de kulun Allah'a aşkı, bir de Allah'ın kula aşkı var.
Şimdi, burada zâkirle mezkûr, yani zâkir Allah'ı zikreden sâlik, dervîş, âşık, mezkûr da Allahu Teâlâ. Allah diyor ki, "Beni zikredeni ben zikrederim". Demek ki bir kimse, "Allah Allah" dese, Hakk Teâlâ ona cevâb veriyor, "Lebbeyk, lebbeyk, kulum ne istiyorsun benden, arzun nedir, isteğin nedir?, hemen isteğini sana vereyim" diyor. Çünkü Allahu Zü'l-Celâl Hazretleri hakîkaten böyle tevâzû eder kuluna karşı. Yani kendisine mutî olana Allah itâat eder, Allah kendisini zikredeni zikreder. O koskoca yüce varlık, kendisine itâat edene itâat eder. Zikredeni de zikreder. Ne ile zikrederse, öyle zikreder. 
Zikirler yedi nevidir demişdik, bakalım, bunları sayalım birer birer. Bir zikr-i cehrî var. İşte şimdi bizim yapdığımız gibi, "lâilâheillallah lâilâheillallah lâilâheillallah". Bu iki türlü. Birisi var, bunu ağızla söylüyor, kalbi duymuyor. Bu, münâfık alâmetidir. Şimdi bu tevhîd, lisânen yapılan bu tevhîd, kalble de duyulursa o ağızdan çıkan tevhîd, şeytanı kurşun gibi vurur, yok eder, imhâ eder. Yalnız şeytanı mı? İnsan şeytanlarını da imhâ eder. Yalnız insan şeytanlarını mı imhâ eder? Hayır! Ölüleri ihyâ eder, ölü kalbleri uyandırır, Hazret-i Îsâ Mesîh gibi kör gözleri açar, a'mâların gözünü açar, baras illetini tedâvî eder, yani cüzamı şifâlandırır. Çünkü bu "lâilâheillallah" bu. 
Hazret-i Allah Dâvûd Peygamber'e dedi ki, "Yâ Dâvûd, sana mîzânımı göstereyim mi?" dedi. Dâvûd Peygamber de bu teklîfi kabûl etdi ve başına taç, kendisine devlet bildi. Gösterdi. O bizim göreceğimiz gibi değil, Allah gösterdi ona. Zîrâ o mîzânın bir gözüne, o terâzînin bir gözüne, yedi kat semâ ve yedi kat ard sığıyor ve daha genişdi o terâzinin gözü. Dedi, "Yâ Rabbi, bu mîzân hangi hayır hasenâtla, hangi ibâdetle, hangi tâatla dolar?" dedi. Bir adamın ömrü altmış sene, yetmiş sene, seksen sene, bilemedin yüz sene. Bir insan yüz sene ibâdet etse bile yedi kat semâdan ve yedi kat arddan daha geniş olan bu bu terâzîyi nasıl doldurabilir? Hakk Teâlâ buyurdu ki, "Yâ Dâvûd! Bir lâilâheillallah, bu mîzânın gözünü doldurur" dedi, bir lâilâheillallah".

"Biz de söylüyoruz, niye olmuyor?" dersen, ağzın temiz olması şart, kalbin temiz olması şart. O "lâilâheillallah"ı zâkirle mezkûrun berâber söylemesi şart. Sana şu kıssayı anlatayım şimdi.

İmâm-ı Ali kerremallahu vecheh gidiyordu, bir adam önüne çıkdı, dedi, "Yâ İmâm şey'enlillah". Müslümanlıkda ve insanlıkda, isteyeni reddetmemek lâzımdır. Hattâ atın üstüne binsen, dört nala giderken yâhud arabayla giderken birisi bir şey sorsa sana, arabayı durdurmak yâhud atı durdurmak, onun sorusuna cevâb vermek lâzımdır. İnsan isen eğer. Hazret-i İmâm-ı Ali, yerden bir avuç kum aldı, bir şey okudu, üfürdü, bir avuç altın oldu, verdi "al harca" dedi. 
Sihir yapmadı ha! Sihir değil, altın oldu. Sihir, altın görürsün, altın değil kumdur. Kerâmetle sihirin farkı budur. Kerâmetde esas olur, ne ise o olur, sihirde göz aldanır. Hakîkatde altın olmadığı halde, kumu altın görürsün. Sopayı yılan görürsün. Bunun gibidir. 
O adam teşekkür etdi, aldı gitdi, harcadı gene geldi. Çünkü bakdı ki kolay bir şey bu. Gene İmâm-ı Ali'ye mürâcaat etdi, dedi "Yâ Ali şey'enlillah". Bir kaç zaman sonra tabii, aynı gün değil. Hazret-i Ali gene yerden bir avuç kum aldı, okudu, üfledi, verdi, bir avuç altın, "al harca" dedi. O adam dedi ki, "Böyle yapmayalım, sen ne okuyorsun yâ Ali, bunu bana talîm et". İmâm-ı Ali buyurdular ki, "Ben Sûre-i Fâtiha okuyorum". "Aaa ben onu bilirim, Sûre-i Fâtiha'yı", "Hadi oku bakayım". Aldı eline kumu adam başladı okumaya. Bir Fâtiha, beş Fâtiha, on Fâtiha, yirmi Fâtiha, kum böyle duruyor gene. "Olmuyor yâ Ali" deyince, "Ali ağzı olması lâzım" dedi, "Ali ağzı olursa olur o" dedi. 
Yaaa! Ağzın temiz olacak, kalbin temiz olacak, zâkirle mezkûr berâber okuyacaklar Sûre-i Fâtiha'yı.
Sûre-i Fâtiha'yı kim inzâl etdi? Kim indirdi Sûre-i Fâtiha'yı Peygamber'e? Allah. Kaç defa indi? Yedi defa indi. Kaç tâne ismi var? Niçin indi yedi defa? Dört kitâbın ma'nâsı Sûre-i Fâtiha'da mündemiç. Tevrat, İncil, Zebûr ve Kur`ân-ı Kerîm'in de ma'nâsı onda, yüz suhuf da onun içerisinde. Yedi sefer inmiş Peygamber'e. Bu Fâtiha mes'elesi çok mühim. Kim indirdi Sûre-i Fâtiha'yı Peygamber'e? Allah. Kimin vâsıtasıyla? Cebrâil'in. Demek ki Allah okudu evvelâ Sûre-i Fâtiha'yı, okuyan O. Bir insan, Sûre-i Fâtiha'yı Hakk'la berâber okursa, her şey olur demekdir. İsbât ediyoruz yani onun için söylüyorum. Evet, Sûre-i Fâtiha bu! Yüz suhufun dört kitâbın ma'nâsı, bunun nasıl te'sîri olmaz! Bu, mîzânı da doldurur, mîzândan daha büyük mîzânları da doldurur, ard-ı simsimeyi de doldurur, Sûre-i Fâtiha bu! Ama ağız temiz olacak, kalb, ağız temiz, tertemiz böyle.
Zikredeni zikreder Hakk
Olur rahmete müstehak
Maksûduna erer mutlak
Allah Allah Sübhânallah
Her derdlere dermân Allah

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön