8 Şubat 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
Ziyâ Paşa, her biri onar beytlik on iki bendden oluşan bu terkîb-i bendi, Bağdâdlı Rûhî'nin :
Sanman bizi kim şîre-i engür ile mestiz
Biz ehl-i harâbâtdanız mest-i elestiz
diye başlayan meşhûr terkîb-i bendine nazîre olarak yazmışdır...Birçok beyitleri "darb-ı mesel" hâline gelmiş olan bu manzûmeyi sizler için yayınladık...
I
Sâkî getir ol bâdeyi kim mâye-i cândır
Ârâm-dih-i akl-ı melâmet-zedegândır
Ol mey ki olur saykal-ı dil ehl-i kemâle
Nâ-puhtelerin aklına bâdî-i ziyândır
Bir câm ile yap hâtırı zîrâ dil-i vîrân
Mehcûr-i harâbât olalı hayli zamandır
Sâkî içelim aşkına rindân-ı Hudâ'nın
Rindân-ı Hudâ vâkıf-ı esrâr-ı nihândır
Sâkî içelim rağmına sôfî-i harîsin
Kim maksadı kevser emeli hûr-i cinândır
Aşk olsun o pîr-i mey-perverde-i aşka
Kim bâdesi sad-sâle vü sâkîsi civândır
Pîr-i meye sor mes'elede vâr ise şübhen
Vâizlerin efsâneleri hep hezeyândır
Ben anladığım çarh ise bu çarh-ı çep-endâz
Yahşî görünür sûreti ammâ ki yamândır
Benzer felek ol çenber-i fânûs-i hayâle
Kim nakş-ı temâsîli seriu'l-cereyândır
Sâkî bize mey sun ki dil-i tecribet-âmûz
Endîşe-i encâm ile vakf-ı halecândır
İç bâde güzel sev vâr ise akl u şu'ûrun
Dünyâ vâr imiş yâ ki yoğ olmuş ne umûrun
II
Yetmez mi bu kasrî reviş-i agreb-i âlem
Bir menzile ermez mi aceb kevkeb-i âlem
Şimdi uyuyanlar o zamanda uyanırlar
Bir subha resîde olur âhir şeb-i âlem
Pâmâl eder encâm kimin üstüne dönse
Âgâz edeli devre budur meşreb-i âlem
Bin böyle cihân zer ü sîm olsa yetişmez
Mümkün mü ki is'âf oluna matlab-ı âlem
Hâricden eğer olsa temâşâsına imkân
Müdhiş görünür heykel-i müsta'ceb-i âlem
Almış yükünü şöyle ki seyrinde halelsiz
Bir zerre dahî kaldıramaz merkeb-i âlem
Ebnâ-yı beşerde kalacak mı bu mu'âdât
Bilmem ne zaman doğrulacak mezheb-i âlem
Her safhada bir şekl-i hakîkat eder ibrâz
Her gün çevirir bir varaka makleb-i âlem
Bin ders-i me'ârif okunur her varakında
Yâ Rab ne güzel mekteb olur mekteb-i âlem
Bu cism-i kesîfin neresi merkez-i kuvvet
Yâ Rab ne matıyye ile gezer kâlıb-ı âlem
Subhâneke yâ men halela'l-halka ve sevvâ
Subhâneke subhâneke subhâneke elfâ
Ey kudretine olmayan âgâz u tenâhî
Mümkün değil evsâfını idrâk kemâhî
Her nesne kılar varlığına hüsn-i şehâdet
Her zerre eder vahdetine arz-ı güvâhî
Hükmün kılar izhâr bu âsâr ile mihri
Emrin eder ibrâz bu envâr ile mâhı
Dil-sîr-i bisât-ı ni'amın mürg-i hevâyı
Sîrâb-ı zülâl-i keremindir suda mâhî
Eyler keremin âteşi gülzâr Halîl'e
Mağlûb olur peşşeye Nemrûd-i mübâhî
Zâlimleri adlin ne zaman hâk edecekdir
Mazlûmların çıkmadadır göklere âhı
Bîgânelere münhasır enva'-ı huzûzât
Mihnet-zede-i aşkına mahsûs devâhî
Sensin eden idlâl nice ehl-i tarîki
Sensin eden ihdâ nice gümgeşte-i râhı
Hükmün ki ola mûcib-i hayr u şerr-i ef'âl
Yâ Rab ne içindir bu evâmir bu nevâhî
Sendendir İlâhî yine bu mekr ü bu fitne
Bu mekr ü bu fitne yine sendendir İlâhî
Güftî bikün ü bâz zenî seng-i melâmet
Dest-i men ü dâmân-ı tü der rûz-i kıyâmet
IV
Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-i fenâdan
Bâşın alamaz bir dahî bârân-ı belâdan
Âsûde olam dersen eğer gelme cihâne
Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan
Sâbit-kadem ol merkez-i me'mûn-i rızâda
Vâreste olup dâire-i havf u recâdan
Dursun kef-i hükmünde terâzî-yi adâlet
Havfın vâr ise mahkeme-i rûz-i cezâdan
Her kim ki arar bûy-i vefâ tab'-ı beşerde
Benzer ana kim devlet umar zıll-i hümâdan
Bî-baht olanın bâğına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan
Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar
Rencîde olur dîde-i huffâş zıyâdan
Her âkile bir derd bu âlemde mukarrer
Râhat yaşamış var mı gürûh-ı ukalâdan
Hall etmediler bu lügazın sırrını kimse
Bin kâfile geçdi hukemâdan fuzalâdan
Kıl san'at-ı üstâdı tahayyürle temâşâ
Dem urma eger ârif isen çûn ü çirâdan
İdrâk-i meâli bu küçük akla gerekmez
Zîrâ bu terâzî o kadar sıkleti çekmez
V
Dehrin ne safâ var acabâ sîm ü zerinde
İnsân bırakır hepsini hîn-i seferinde
Bir reng-i vefâ var mı nazar kıl şu sipihrin
Ne leyl ü nehârında ne şems ü kamerinde
Seyretdi hevâ üzre denir taht-ı Süleymân
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde
Hürr olmak ister isen olma cihânın
Zevkinde safâsında gamında kederinde
Cânân gide rindân dağıla mey ola rîzân
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde
Hayr umma eğer sadr-ı cihân olsa da bi'l-farz
Her kim ki hasâset ola ırk u güherinde
Yıldız arayıp gökde nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde
Anlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât
Bin türlü teseyyüb bulunur hânelerinde
Âyinesi işdir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Ben her re kadar gördüm ise bazı mazarrat
Sâbit-kademim yine bu re'yin üzerinde
İnsâna sadâkat yaraşır görse de ikrâh
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah
Gadr ede reâyâsına vâlî-i eyâlet
Dünyâda vü ukbâda ne zillet ne rezâlet
Lâyık mıdır insân olana vakt-i kazâda
Hak zâhir iken bâtıl için hükmü imâlet
Kâdı ola da'vâcı vü muhzır dahî şâhid
Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet
Ey mürtekib-i har bu ne zillet ki çekersin
Bir kaç kuruşa müddet-i ömrünce hacâlet
La'net ola ol mâle ki tahsîline anın
Yâ dîn ola yâ ırz u yâ nâmûs ola âlet
Âdem olanın hayr olur âdemlere kasdı
İnsanlığa insânda budur işte delâlet
İnsân ona derler ki ede kalb-i rakîki
Âlâm-ı benî-nev'i ile kesb-i melâlet
Âdem ona derler ki garazdan ola sâlim
Nefsinde dahî eyleye icrâ-yı adâlet
Sâdık görünür kisvede erbâb-ı hıyânet
Mürşid sanılır vehlede ashâb-ı dalâlet
Ekser kişinin sûretine sîreti uymaz
Yâ Rab bu ne hikmetdir İlâhî bu ne hâlet
Ümmîd-i vefâ eyleme her şahs-ı dagalde
Çok hâcîların çıktı haçı zîr-i bagalde
Bir abd-i Habeş dehre olur baht ile sultân
Dahhak'in eder mülkünü bir Gâve perîşân
İkbâline idbârına dil bağlama dehrin
Bir dâirede devr edemez çenber-i devrân
Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhir
Elbette olur ev yıkanın hânesi vîrân
Ekser görülür çünkü cezâ cins-i amelden
Encâmda âhenden olur rahne-i sûhân
Tezkîr olunur la'n ile Haccâc ile Cengiz
Tebcîl edilir Nûşirevân ile Süleymân
Kâbil midir elfâz ile tağyîr-i hakîkat
Mümkün mü ki tefrîk oluna küfr ile îmân
Bir hâkden inşâ olunur deyr ile mescid
Birdir nazar-ı Hakk'da mecûs ile müselmân
Her derdin olur çâresi her inleyen ölmez
Her mihnete bir âhir olur her gama pâyân
Geh çâk olunur dâmen-i pâkîze-i ismet
Geh iffet eder âdemi arâyiş-i zindân
Sabr et siteme ister isen hüsn-i mükâfât
Fikreyle ne zulm eylediler Yûsuf'a ihvân
Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ
Tallâhi le kad âserakallâhu aleynâ
Her şahsı harîm-i Hakk'a mahrem mi sanırsın
Her tâc giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın
Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın
Âdem görünen harları âdem mi sanırsın
Çok mukbili gördüm ki güler içi kân ağlar
Handân görünen herkesi hurrem mi sanırsın
Bil illeti kıl sonra müdâvâta tasaddî
Her merhemi her yâreye merhem mi sanırsın
Kibre ne sebeb yoksa vezîrim deyu gerçek
Sen kendini düstûr-ı mükerrem mi sanırsın
Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünyâ
Dünyâ sana mahsûs u müsellem mi sanırsın
Hâlî ne zaman kaldı cihân ehl-i tama'dan
Sen zâtını bu âleme elzem mi sanırsın
En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun
Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın
Bir gün gelecek sen de perîşân olacaksın
Ey gonca bu cem'iyyeti her-dem mi sanırsın
Nâmerd olayım çarha eğer minnet edersem
Cevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın
Allah'a tevekkül edenin yâveri Hakk'dır
Nâşâd gönül bir gün olur şâd olacakdır
Pek rengine aldanma felek eski felekdir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönekdir
Yâ bister-i kemhâda yâ vîrânede cân ver
Çün bây ü gedâ hâke berâber girecekdir
Allah'a sığın şahs-ı halîmin gadabından
Zîrâ yumuşak huylu atın çiftesi pekdir
Yakdı nice cânlar o nezâketle tebessüm
Şîrin dahî kasd etmesi câna gülerekdir
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz palan vursan eşek yine eşekdir
Bed-mâye olan anlaşılır meclis-i meyde
İşret güher-i âdemi temyîze mihekkdir
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötekdir
Nâdânlar eder sohbet-i nâdânla telezzüz
Dîvânelerin hem-demi dîvâne gerekdir
Afv ile mübeşşer midir ashâb-ı merâtib
Kânûn-ı cezâ âcize mi has demekdir
Milyonla çalan mesned-i izzetde ser-efrâz
Bir kaç kuruşu mürtekibin câyı kürekdir
Îmân ile dîn akçadır erbâb-ı gınâda
Nâmûs u hamiyyet sözü kaldı fukarâda
İkbâl için ahbâbı si'âyet yeni çıkdı
Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıkdı
Sirkat çoğalıp lafz-ı sadâkat modalandı
Nâmûs tamâm oldu hamiyyet yeni çıkdı
Düşmânlara ahbâbını zemm oldu zarâfet
Dildârdan ağyâra şikâyet yeni çıkdı
Sâdıkları tahkîr ile red kâide oldu
Hırsızlara ikrâm u inâyet yeni çıkdı
Hak söyleyen evvel dahî menfûr idi gerçi
Hâinlere ammâ ki riâyet yeni çıkdı
Âciz olanın ketm olunur hakk-ı sarîhi
Mahmîleri her yerde himâyet yeni çıkdı
İsnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayûra
Dînsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıkdı
İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakkî
Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıkdı
Milliyyeti nisyân ederek her işimizde
Efkâr-ı Frenk'e teba'iyyet yeni çıkdı
Eyvâh bu bâzîçede bizler yine yandık
Zîrâ ki ziyân ortada bilmem ne kazandık
Zâhirde görüp bizleri sanma ukalâyız
Biz bir sürü âkıl sıfatında budalâyız
Âkıl denilir mi bize kim hâli bilirken
Dildâde-i âlâyiş-i nîreng-i hevâyız
Yârân-ı vatandan bizi özler bulunursa
Düşdük sefer-i gurbete muhtâc-ı duâyız
Terkîb-i acîbiz iki hâsiyyetimiz var
Ahbâbımızın devletiyiz hasma belâyız
Güncîde durur hırkamız altında künûzât
Dervîşleriz gerçi nazarda fukarâyız
Ukbâya yarar bir işimiz yok ise bârî
Âzâde-dil-i şâibe-i zerk ü riyâyız
Devletlûlere bizleri tahkîr düşer mi
Biz âciz isek de yine mahlûk-ı Hudâ'yız
Bir âfet-i hunhâra esîr oldu gönül kim
Her nâzına her lahzada bin kerre fedâyız
Hâtırda durur sohbetinin lezzeti hâlâ
Gerçi o şerefden nice yıldır ki cüdâyız
Her cevrine râzılarız ey şâh-ı melâhat
Bizler ki kuluz mu'tasım-ı bâb-ı rızâyız
İster bize lutf eyle diler bizden ırâğ ol
Dünyâda hemân sen şeref ü şân ile sâğ ol
XII
Her millet için bir düzüye adlini âm et
Fikr-i gadab-ı Hazret-i Ma'bûd-ı enâm et
Bevvâl-i çeh-i zemzemi la'netle anar halk
Sen Ka'be gibi kendini hürmetle benâm et
İncinmemek istersen eğer mülk-i fenâda
Bir kimseyi incitmemeğe hasr-ı merâm et
Bir yerde ki yok nağmeni takdîr edecek gûş
Tazyî'-i nefes eyleme tebdîl-i makâm et
Avret gibi mağlûb-ı hevâ olma er ol er
Nefsin seni râm etmeye sen nefsini râm et
Mânend-i şecer nâbit olur sâbit olanlar
Her kangı işin ehli isen anda devâm et
Noksânını bil bir işe yâ başlama evvel
Yâ başladığın kârı pezîrâ-yı hıtâm et
Uğrarsa sabâ râhın eğer semt-i Irâk'a
Bağdâd iline doğru dahî azm ü hırâm et
Merdân-ı suhendânı ziyâret edip andan
Âdâb ile git ravza-yı Rûhî'ye selâm et
Tahsînini arz eyleyip evvelce Zıyâ'nın
Bu beyti huzûrunda oku hatm-i kelâm et
Meydân-ı sühanda yoğ iken sen gibi bir er
Bir şâir-i Rûm oldu sana şimdi berâber