25 Ağustos 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Büyük mürşidlerimizden İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri buyuruyorlar ki ;:
Zühd, mubah olan nesneyi terketmekdir. Zîrâ imsâki mubah olmasa onu terketmek farzdır. Âlât-ı lehv ve emsâli gibi. Ve bazı erbâb-ı hakâyık buyurdular ki, zühd, bi'l-külliyye dünyâdan iğrâz ve araz u metâ'ını terkdir. Bir vech ile ki terk etdiğin nesneye bir dahi kalbin meyl etmeye. Şöyle ki, eğer nev'an meyl bulunur ise ona sûreten terk, ma'nen 'adem-i terk derler. pes, evvelki zühd, şerîat mertebesinde olanların zühdüdür ki onlar gerçi ellerinde bulunan emvâli terk etmişlerdir. Yani az şey ile iktifâ etmişlerdir. Velâkin bi'l-külliyye vücûddan fenâ bulmamışlardır. Ve bunlara zâhid derler ki, âşıkların hilâfıdır. Ve bunların sülûkü tarîk-i âhirete ve cennete ve derecâta ve hûr u gılmâna ve emsâlinedir. Ve ikinci zühd, hakîkat pâyesinde olanların zühdüdür ki mâsivallahdan bi'l-külliye i'râz etmişlerdir ve varın yoğa satmışlardır. Ve bunlara âşık derler ki, sülûkleri Hakk'a ve rü'yet-i dîdâra ve tecelliyâta ve emsâlinedir. Pes, zâhid âşık olmaz velâkin her âşık zâhid olur. Nitekim İbrâhim bin Edhem ve Şeyh Attar ve emsâli bu kabîldendir. Şu kadar vardır ki insan Hakk'a vâsıl oldukdan sonra, dünyâdan ona zarar gelmez ve elinde bazı eşyâ bulunsa dahi zühdünde mâni olmaz. Zîrâ kalbi ile terk ehlidir. Nitekim Ebû Hamîd'in birâderi Şeyh Ahmed Gazâlî'ye bazı nâs itâb edip, beslediği efrâs için, "Siz bu atları neylersiniz, siz hod zâhidsiniz" dediklerinde, "Biz bu atları kazığa bağlarız, yoksa kalbimize değil" diye cevâb etdiler.
Malûm ola ki, zühd, zamân-ı evvelde idi ki, toprakdan bir abdest ibriği ve lifden bir eski yastığı ve altında bir postu olan ağlayıp, "Bunların âhiretde muhâsebesin nice veririz" derler idi. Zamânenin meşâyihinde ve mürîdlerinde müddeîler zuhûr etdi ki samur giyerler ve küheylan atlara binerler ve zîb ve ziyneti sevip herhâlde husûsan taâmda avâm-ı nâs ve belki mülûkü taklîd ederler. Ve hırslarından haram ve helâli cem edip küfr ve imânı bir yere getirirler. Nice sâlihler güzer etdi ki, babalarından intikâl eden mîrâsı şübhelidir diye kabûl etmediler ve isâbet etdiler.